Emeğin bileşiminde sermaye vardır; üretimin temelinde biriktirilmiş emek ve artı değer vardır. Eğer 'emek' bir değerse, mübadelede özdeşliğin para ya da başka bir enstürmanla sağlanmasının hiçbir hükmü yoktur. Tahrif ettikleri gibi Kapital'in sola yamanabilecek eşitlikçi alternatifi ya da Ekonomi Politik'in sosyalist kuramı olmaz; özü itibariyle bunlar burjuva bilimidir. Emeğin tahakküm altına alınma süreci üzerine pek düşünmeyen politik felsefenin sadece özgürlük ve eşitlikler üzerine kafa yorması çok da anlamlı değildir. Ya en acımasız maddi koşullardan yola çıkıp düşünceyi oluşturursunuz ya da afaki bir düşünceden hareketlenir maddi koşullar üzerine ahkam kesersiniz. Yerli temsilcilerinin aksine Deleuze, "ben metafizikçiyim" der. O, idealizmine sahip çıkarak her fırsatta teorisini doğrulamış bir düşünürdür.. Ne ki, Eleştiri, sadece sözle davranış arasındaki uyumsuzluktan rahatsız olmaz; tutarsızlıklar da eleştirmenin asli konusudur..

Sanat, Hayat, Devrim, Marksizm' başlığıyla bu hoş cümleyi yayımlayan e-skop'cu arkadaşlara Deleuze'ün ne demek istediğini sorabiliriz: Bu "Marks'ınki kadar iyi'"denilen 'para' kuramı, Marksın hangi eserinde mevcuttur? Sakın ismine aldanıp 'Kapital!' demeyin; böyle bir kuram orada da yoktur!
http://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-sanat-hayat-devrim-marksizm/1903
'Entellektüel' Skop, Deleuze'den bir alıntı yapmış : '(..) Devlet ancak ötesiyle, tek dünya piyasasıyla ve berisindekilerle, azınlıklarla, oluşlarla, "insanlarla" ilişkili olarak düşünülebilir. Ötede hüküm süren paradır, iletişim kuran odur ve bugün bizde eksik olan, bir Marksizm eleştirisi değil, Marks'ınki kadar iyi olacak ve onu sürdürecek modern bir para kuramıdır" diyor. (1) Oysa Marks, Grundrisse'de Proudhon'a verdiği uzun cevapta ifade etmiştir: " (..) ürünün değişim değeri ürünün yanında parayı üretir. Paranın varlığından ileri gelen karışıkların ve çelişkilerin, paranın biçimini değiştirerek ortadan kaldırılması nasıl olanaksız ise değişim değeri, ürünlerin toplumsal biçimi olarak kaldığı müddetçe, paranın kendisini ortadan kaldırmak da olanaksızdır."
İnsan hayret ediyor. Marks'ın üç ciltlik Kapitali ve Grundrisse dahil tüm sermaye hareketleri eleştirilerinde böyle bir 'para' kuramı ve iddiası yoktur. 3 Ciltlik Kapital'in amacı ve alt başlığı hüküm sürmekte olan 'siyasal iktisadın eleştirisi'dir. Kapital 2/58'de Para'nın ne olduğunu zekasının tüm bonkörlüğüyle açık seçik beyan eder: "Değerin, artı değer doğurması, sürecin yalnızca başlangıcı ve sonu olarak ifade edilmemekte, göz kamaştırıcı para-biçimi ile apaçık ortada durmaktadır". Sömürünün kaynağı olduğunu beyan ettiği artı değer, apaçık Para biçimiyle ortada dururken Marks, kendi kuramını inkar edercesine alternatif bir 'para' kuramını nasıl ve ne hikmetle icat edecektir! Deleuze'ün herhalde kastettiği Fransız yurttaşı Proudhon'un Mutualizmi, karşılıklı yardımlaşma ya da takas ekonomisi üzerine Marks'ta olacağını tahmin ettiği bir anti kapitalist yaşam enstürmanıydı. (Bk.2) Deleuze'e sorma imkanına sahip olmasak da Sanat, Hayat, Devrim, Marksizm' başlığıyla bu hoş cümleyi yayımlayan e-skopcu arkadaşlara beğendikleri bu cümlenin ne anlama geldiğini sorabiliriz.'Entellektüel' Skop, Deleuze'den bir alıntı yapmış : '(..) Devlet ancak ötesiyle, tek dünya piyasasıyla ve berisindekilerle, azınlıklarla, oluşlarla, "insanlarla" ilişkili olarak düşünülebilir. Ötede hüküm süren paradır, iletişim kuran odur ve bugün bizde eksik olan, bir Marksizm eleştirisi değil, Marks'ınki kadar iyi olacak ve onu sürdürecek modern bir para kuramıdır" diyor. (1) Oysa Marks, Grundrisse'de Proudhon'a verdiği uzun cevapta ifade etmiştir: " (..) ürünün değişim değeri ürünün yanında parayı üretir. Paranın varlığından ileri gelen karışıkların ve çelişkilerin, paranın biçimini değiştirerek ortadan kaldırılması nasıl olanaksız ise değişim değeri, ürünlerin toplumsal biçimi olarak kaldığı müddetçe, paranın kendisini ortadan kaldırmak da olanaksızdır."
Marks, Sayfa 170 Grundrisse'de "Açıkça para sistemi, gerçekte eşitlik ve özgürlük sistemidir. Sistemin gelişmesine engelleyici olarak çıkan şey onlarda içkin bozukluklardır" der.. Deleuze'ün, EPEK'teki Biottigelli'nin olduğu kadar Grundrisse'de Sovyet Devlet Enstitüsü'nün yazdığı resmî önsözleri okuduğu kesin. Bu abuk iddiaların biliyoruz ki, kaynağı onlar. Ancak, bu iddianın peşinde gidenlerin kitabın tamamını ve ekonomi politik kurama ait Marks'ın diğer eserlerini okumadıkları ortada..
Kapitalizm, komünizm, Sovyet yahut Nasyonal Sosyalizm ya da Faşizmin izlediği politikalar mutlaka farklıdır; ne ki, hayata geçirdikleri ekonomik uygulamaların detaylarına baktığımızda eşyanın üretim biçiminde, paranın emeği satın alma şeklinde, çalışmanın mecburiyetinde ve ülkelerin sanayileşme amaçlarında; kısaca artı değeri yaratan emeğin sömürüsünde bir farklılık göremeyiz. Bugün için eşya üreten her rejim artı değerle birikim ve büyüme sağlar. 'Ekonomi biliminde hiçbir duyulmamış buluş yoktur' diyen Marks, artı değeri ısrarla bir matematik metaforuyla açıklar; 'para, sermayenin büyüme difransiyeli!'
"Metaın doğrudan doğruya para olduğunu, ya da metaın içerdiği bireyin özel emeğinin doğrudan doğruya toplumsal emek olduğunu iddia eden dogmanın doğru olabilmesi için, elbette ki, bir bankanın buna inanması ve işlemlerini buna uydurması yetmez. Tam tersine, bu gibi durumlarda, pratik olarak eleştiren, iflastır. Gray’ın yapıtında gizli kalan ve bizzat kendisinin göremediği şey, emek-paranın kulağa iktisat terimi gibi gelen içi kof bir sözcük olduğu ve bunun da, paradan kurtulmak ve şöyle bir iyi niyetli arzuyu ifade ettiğidir: paradan kurtulmak, ve parayla birlikte değişim-değerinden kurtulmak, ve değişim-değeri ile birlikte metadan kurtulmak, Gray’dan önce yazmış olsunlar, Gray’dan sonra yazmış olsunlar, bazı İngiliz sosyalistleri, bunu lafı dolandırmadan ilan etmişlerdir. Ama, parayı kötülemenin ve metaı da göklere çıkarmanın sosyalizmin özünü teşkil ettiğini, büyük bir ciddiyetle iddia etmek ve böylelikle sosyalizmi, meta ile para arasındaki zorunlu ilişki gibi ilkel bir bilgiden yoksun kalmaya mahkum etmek, Bay Proudhon’a ve onun okuluna düşecekti". (K. Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s. 112) 1858
"Metalarda bulunan emeğin bu ikili niteliğine ilkönce işaret eden ve eleştirici bir yaklaşımla inceleyen ben oldum" diyen Marks (K1/56) emeğin iki yönlü niteliğini; kullanım ve değişim değerleri arasındaki farka dikkat çeker. Diyalektik materyalizmin karşısındaki düşünürler ticari sistemi ehlileştirmek adına doğal bağlar kurmaya çalışırken, o, tarihten neş'e içinde ayrılabilme imkanından bahseder. Bir sonraki kuşakta Kropotkin'in içinde hayat bulduğumuz ekonomiye indirgeyerek anlamaya gayret gösterdiği doğa gözlemleri, sonuçları itibariyle Darwinden daha isabetlidir. Mutualizmde Proudhon'un kooparatifler, takas bankası, federasyon, karşılıklılık sistemi, özgür ortaklık, gönüllülüğe dayanan sözleşme tekliflerinin yanısıra kategorilerinde emeğin, adı para olmayan çeşitli evraklarla takası, kredi ve para reformu gibi konular bulunur. Mülkiyet olanaksızdır, çünkü despotluğun anasıdır diyen 1840 tarihinde basılan Proudhon'un kitabı herkesi etkilemiştir. 1846'daysa Marks, kendisine Sefaletin Felsefesi adlı yeni kitabını eleştirmesi için gönderen Proudhon'a Felsefenin Sefaleti yazılarıyla uzun bir cevap verir. Özellikle 'para' konusunda alternatif bir söylem icat etme mecburiyetleri olduğunu sananlara bu kitabın ikinci bölümünda (s85) şöyle söyler : "Para, birşey değildir; sadece toplumsal bir ilişkidir. Para ilişkisi, neden işbölümü vb. türünden herhangi bir başka ekonomik ilişki gibi bir üretim ilişkisidir? Eğer M. Proudhon bu ilişkiyi doğru dürüst hesaba katmış olsaydı, parayı bir istisna, bilinmeyen ya da yeniden kurulmayı gerektiren bir diziden kopmuş bir öge olarak görmeyecekti. Bu ilişkinin, bireysel değişimin tekabül ettiğinden ne fazla ne eksik, belirli bir üretim biçimine tekabül ettiğini fark edecekti. Fakat o ne yapıyor? O, parayı bir bütün olarak gerçek üretim biçiminden koparmakla işe başlıyor ve ondan sonra da hayal ürünü bir dizinin ilk öğesi yapıyor". Bunları demesine karşın fabrika düzeninin çıkmazlarını görerek nasıl tanzim edilebileceği iddiası taşımadan "bu üretim biçiminin yerine yenisinin konulması gerekir" arzusunu da belirtmekten geri durmamıştır. (1/499) Çünkü ona göre, "Üretken emekçi olmak, bir şans değil, bir talihsizliktir". Bu gerçeği paranteze alan Mutualistlere göre hükümet müdahalesinin olmadığı bir serbest piyasa ideali olabilir. Emek değer teorisinin hakkını vererek kâr, kira ve faizi kaldırarabiliriz diye düşünürler. Ücretlendirme yolları konusundaki kanaatleriyle Proudhon'un 'karşılıkçı bankacılık' önerisi, Josiah Warren'in görüşlerine denk düşerek Amerika'da önemli bir taraftar kitlesine sirayet etti. Zaten 1. Enternasyonel oraya kaçırılarak canhavliyle taşınmamış mıydı? Amaç, meta fiyatlarının üzerindeki kabartılmış emek maliyetlerinin gene üreticileri tarafından artı değere el konularak aşağıya çekilmesidir. Şirketler için işçilerin rekabeti yerine, firmaların ücretleri arttırarak işçiler için rekabet ettikleri bir düzen sağlanabilirdi. Hevestir, itikattir, rüyadır ama bu sadece Proudhon'un ürünü, afaki bir düşünce sıçraması, eşitsizliğe karşı bir özgün bir feveran değildir. Özgürlüğün ve mülkiyetin korunmasını özel sözleşmelerle sağlama taraftarı olan başta damadı Tembellik Hakkı yazarı Paul Lafargue'nin de içlerinde olduğu Fransız devrimcilerinin kanaatleridir ve asıl ilhamlarını merkezinde olmasalar da kıyısından hayata geçirdikleri Paris Komününden alırlar.
Deleuze, "Devlet ancak ötesiyle, tek dünya piyasasıyla ve berisindekilerle, azınlıklarla, oluşlarla, insanlarla ilişkili olarak düşünülebilir. Ötede hüküm süren paradır, iletişim kuran odur ve bugün bizde eksik olan, bir Marksizm eleştirisi değil, Marks'ınki kadar iyi olacak ve onu sürdürecek modern bir para kuramıdır" diyor. Oysa, Marks'ın bir para kuramı yoktur. Deleuze'ün cümlesini stayişle paylaşanlara ancak şunu söyleyebiliriz: Üretime dair bir teori ancak ekonominin belirleyici olduğu insan mitini kesin olarak yerin dibine gömdüğünde para, herkesi rahatsız eden bu rezil görünümünden kurtulabilecektir.
Deleuze'ün cümlesini okuduktan sonra, onun sorusunun afaki cevaplarının Marks'ta olmadığını söyleyebiliriz. Althusser'in ferasetle ifade ettiği gibi, "Marks, paranın doğasının toplumsal bir ilişki olarak bilinmesinin paranın görünümünü, varlık biçimini ortadan kaldırabileceğine asla inanmadı. Çünkü, bu görünüm, mevcut üretim tarzı kadar zorunlu olan onun varlığının ta kendisiydi". Burada Diyalektik materyalist düşünceyle arasında mesafeyi koruyarak Kapital'in önsözündeki cümleyi bir kere daha hatırlamamızda yarar var. Fransızca baskıya önsözde beklentisi şudur: "Böylece bu kitap, işçi sınıfına daha kolay ulaşacaktır. Bu benim için her şeyden daha önemlidir". Marks'ın beklentisi Kapital'in sıradan işçi tarafından okunmasıdır. Baktığımızda görüyoruz ki, Kapital'i imkanları sınırlı işçiler değil, Deleuze gibi aydınlar bile okumamışlar. Buna çok da hayret etmemek gerekir. Eleştirmen Semih Gümüş de Radikal Kitap'ta geçen haftaki yazısında açık yüreklilikle "Kapital’in birinci cildini birkaç yılda bitirmiş, ikinci cildini yarılamış, sonrasını bırakmıştım" diye yazıyordu. Ancak Kapital'i okuduğu şüpheli olsa bile Deleuze'ün Ruslara bağlı bir devlet kurumu olan Marks, Engels, Lenin Enstitüsü'nün yazdığı önsözü okuduğu kesin; çünkü aymazlıkla yalnızca onlar ne olduğunu belirtmeseler de Grundrisse'nin önsözünde öyle bir Para kuramı olduğunu onlar iddia ederler. Ama Deleuze, başkalarının yazdığı böylesine ucube bir iddianın olduğu önsözle yetinmeyip bizzat Marks'ı okusa; eğer Grundrisse'nin ilk cildinin 77. sayfasına gelebilseydi görecekti ki, Karl Marks şöyle yazmıştır: "(..) değişim değeri, ürünlerin toplumsal biçimi olarak kaldığı sürece, paranın kendisini ortadan kaldırmak imkansızdır". Durum bundan ibaret.. Zaten ucube önsöz yazarlarının sayfa 14'te "Sermayenin en tamamlanmış biçimi komünizm" gibi tanımları SSCB'nin neden yıkıldığına delil teşkil edecek yetkinlikte.. Geçiyoruz.. Alman İdeolojisiyle başladık onu tamamlayalım: Rusya'da ihtilali yapan Lenin ve Bolşevikler bu cennetvari sosyalizm düşünden haberdar değillerdir. 1846'da tamamlanan sayfalar yayımcı bulamaz. 'Farelerin kemirici eleştirisine terkettik kitabı' diye yazar Engels'e. 1930'larda David Riazanov, Engels'ten Eduard Bernstein'a kalan evrakı metrukede defter halinde bu yazıları bulur. 20'li yaşların seçimiydi ve 1845/46 yıllarının umudu ve Saint Simon'un etkileri, Almanya'daki Genç Hegelcilerin haleti-ruhiyesiyle kaleme alınmıştı; teorisini yazdığı değil ama belki Para'nın olamayabileceği hayalinin kurduğu tek kitap buydu. Ama 'para' hakkındaki tüm ütopik hayallere verdiği derlitoplu cevap Grundrisse'in ilk yüz sayfasında kapitalist üretim biçimini, tüm ilişkileri, para ilişkisine dönüştürme becerisi olarak açıklar. Kısaca üretim biçimini değiştirmeden paranın bir kuramla diskalifiye olabilmesi ihtimali yoktur. "Bütün siyasal devrimler, miyadı dolmuş eski makineyi kıracakları yerde, heyulayı yetkinleştirmekten başka bir şey yapmadılar. Ardarda iktidar uğruna savaşan partiler bu muazzam devlet yapısını ele geçirmeyi, kazananın en birinci ganimeti saydılar." demesine rağmen Marks'ın zannedildiği gibi üretim biçiminin değişikliği konusunda da ne yazık ki bariz bir kuramı yoktur. Marks'ın Gotha'da dile getirdiği sosyalist/komünist 'devlet kapitalizmin tüm enstürman ve kurumlarını muhafaza ederek merkezi yönetim (proletarya diktatörlüğü) ile üretim anarşisinin önüne geçmeyi hedefleyecek kadar ancak bir çözüm üretebilmiştir. Hepsi bu! Zaten, Gotha'da sanki Deleuze'ün kıracağı potu önceden kestirmişcesine 'Sosyalist toplumu eşitlik alemi olarak düşünmek, eski özgürlük, eşitlik, kardeşlik sloganına dayanan tek yanlı bir Fransız anlayışıdır diyordu. 25 Temmuz 1867'de Marks, Kapital'in Almanca ilk baskısının önsözünde, "Yalnızca yaşayanlardan değil, ölülerden de acı çekiyoruz" diye yazmıştı. Ne denir!
Deleuze, Müzakereler, sayfa 172
(1) http://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-sanat-hayat-devrim-marksizm/1903
(2) http://dwardmac.pitzer.edu/anarchist_archives/proudhon/dana.html
1844 Elyazmaları s 54 ve 85
İlk baskılarla karşılaştırmalar
Felsefenin Sefaleti s 47 3. Baskı 1979
Alman İdeolojisi 6. Baskı 2008
Gotha ve Erfurt Programının eleştirisi 5. Baskı 2010
Kapital Cilt 1 1978, 2. Baskı
Kapital Cilt 2 8. Baskı 2011
Grundrisse 1/77

Not 2 / Şurası bir gerçektir ki, Marksistler, Marks'tan eleştirisinin özünü değil biçimini almışlardır. Kapitalizmin yaşadığı büyük değişimlere karşı ne emeğin ne de sermayenin yapısal değişimlerine uygun katkılarda bulunulmamıştır. Oysa Marks hiçbir döneminde sabit bir düşünce kompratmanında yol almamıştır. Örneğin Kapital'in ilk cildindeki emek sürecinin analizi, ikinci ciltte üretim şemasına, üçüncü ciltteyse azalan kar oranlarıyla (Kapitalist Üretimde Kredinin Rolü'yle 3/27) hisse senetleriyle özel mülkiyetin genel mülkiyete dönüşmesi gibi birbirine tezat analizleri geliştir. Şayet yaşasaydı farklı toplum tasarımlarına yelken açacağı muhakktı. Bunun izlerini Engels'e ilettiği vasiyetinde ve başta kızılderililer olmak üzere farklı evrimlere gebe toplulukları not aldığı etnoloji defterlerinde görürüz.
Ayrıca etnoloji defterlerinin Türkçe yayını için bk: http://kitap.radikal.com.tr/Makale/marxin-dusunce-dunyasina-bir-seyahat-395806
http://www.kavramveduyum.com/2012/11/anti-odipus-kitab-uzerine-bir-gorusme.html
http://www.kavramveduyum.com/2012/11/kapitalizm-ve-arzu-deleuze-ve-guattari.html
***
.
.