"Ters Adam’ı yıllarca soğuk, kirli kütüphane salonlarında, dumanlı, örtüleri yırtık ucuz kahvehanelerde, alkol kokan meyhanelerde, dar sokaklarda yazdım. Bitirdiğim romanı Can Yayınları’nın sahibi Erdal Öz’e götürdüm. Sesime cevap verecek kulak, ağız, yani bir benzerimi arıyordum. Erdal Öz, başka kopyası olmayan kitabımı okuduğunu, beğendiğini ama nereye koyduğunu bilemediğini, dosyayı bulamadığını söylüyordu. Defalarca gittim, aynı cevabı aldım. İçimdeki katil irileşti, kostaklandı; karar verdim, son defa gidip adamı öldürecektim. Vilayetin yanındaki hanın alt katındaki çaycıya cinayeti geciktirmek için uğradım, aaa, o da ne, bizim Ters Adam han çaycısının çay artıklarını döktüğü çöplükte... Öfkemi yatıştırabilmek için yokuşu birkaç defa indim çıktım. Sonra, annemim emekli parasıyla Ters Adam’ı Habora’da alelacele bastırdım."
http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/vereceklerini-reddetmistim-418996'Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Yeni bir dil yaratmak istiyorum. Beni kendime anlatacak bir dil. Hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. Olmaz, diyorlar. İsyan ediyorum. Az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. Bu mirası reddediyorum Olric. Kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. Onların istediği gibi yaşamak istemiyorum.. Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istiyorum. Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu bana her şeyin öğrenilerek yaşanılacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler!

Yirmi yıl sonra Kadıköy çarşısında gördüm; ardından 29 Aralık'ta 2010'da blogda hakkında yazmıştım. Onu kırmak, üzmek istemem; yazıyı Barlas'la paylaştıktan sonra gelen cevapta şöyle diyordu:
Sevgili Emin Çetin:
Yazını aldım, teşekkür ederim. Tuhaftır fakat benim hakkımda kırk yıldır iki çift laf eden tek adam sen oldun. bazen dışarıdan nasıl göründüğümü merak ederim, kimse hakımda söz etmediği için gölgemi bile kaybettiğim olur. Senden ayrılıp gideceğim yere gidinceye kadar kafamda hep iki Emin Çetin (eskisi ve yenisi) pıspıspıs konuşup durdular. sağlıcakla kal, görüşebilme umuduyla... Barlas
***
Yıldız Ecevit'in Ben Buradayım adlı kitabında teşhis ettiği gibi Kemal Tahir, Halit Refiğ, Ergin Ardıç, Pakize Kutlu, Sevin Neyzi vd. gibi Barlas da, Oğuz Atay dünyasının temel taşlarındandı. Yapı itibariyle sorgulayan, rahatsız edici yanı her zaman öndeydi.
O, bu memleketin henüz zamanı gelmemiş öykücülerindendir. 6 kitap yayımlamasına rağmen hakettiği ilgiye ulaştığını söylemek oldukça zor. Her şey değişirken biz de gelişebilirdik; biz gelişirken toplum değişirdi; olmadı! Adorno 'normallik ölüm' der. Seyrettiğimiz gerçek ise bizim normalimiz.. Buralarda skolyoz, anormallik, semptom, acı; lalettayin, sıradan, vasat.. hercai bir menekşe; ne derseniz deyin boyalı kuş olmak zor!
Hani diyor ya Selim Işık 'Ben de büyüyünce Prens Paradoks olacağım' diye; o gün bu gün şimdi! Eline su dökemeyecek yüzlerce yazarın adı bilinirken 'Barlas Özarıkça' gibi büyük bir gerçeğin, Atay okulundan medarı iftihar bir özgün kişiliğin Türkiye okuyucusu olduğu kadar eleştirmenleri tarafından da henüz değerlendirilmemesini bu ülke açısından olağan kabul etmek gerekir. Kitapların ismi bile umuma naziredir.. İronik dili ve Gustav Jung'dan daha çok Freud'a kenetlenmiş replikleri ilginçliğin ötesindedir. Kimliği/düşsel encamı hakkında medyada düzenli bilgi akışının olmamamasına rağmen kırk yıllık yazı serüveni, sadık tayfada onun cismini tanımanın akibinde ancak behemahal bir kanı oluşturmuştur. Sayfalardan taşan ironik dil, Atay/Olric monologlarına dair arşiv bilgileri neşreder. Kendisinin söylediği gibi 2010 yılına kadar onun hakkında çıkan tek yazıyı ben yazmıştım. Bazı notlar olmasına rağmen orijinalini kaybettim bu yazımın. Çok sonra Tutunamayanlar'a eşdeğer kült romanı Ters Adam hakkında Cumhuriyet'te Kerem Işık'ın yazısına rastladım. İyi gözlemleri var, okuyun!
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/259529/Barlas_Ozarikca_nin_kult_romani_yeniden_yayimlandi___Ters_Adam_.html
"Kerem Işık, "Ters Adam da bir öfke metni. Roman boyunca mücadele edilen şeyse içinde yaşadığımız toplum (..) bu düzenin süregelmesini sağlayan insanların tümü" diyor. Yazarların seçtiği isimlerin benzerliği manidar: Fahri Tekben, sanki Oğuz Atay'ın Tutunamayanların baş kahramanı Turgut Özben'dir. Etkilenmelerin karşılıklı olduğunun farkındalığıyla."
Ters Adam'ın geçen yıl yeniden yayımlandığına sevinerek şahit olduk. Önsözde Ahmet Ergenç şöyle yazmış:
"İlk yayınlandığında (1986) kıymeti pek bilinmemiş bu "kayıp" romanı keşfedişim bir bakıma Oğuz Atay sayesinde oldu. Geçen sene Atay'a dair bir atölye çalışması hazırlarken, Yıldız Ecevit'in biyografisinin bir kısmında bir iki cümleyle Ters Adam'dan ve yazarı Barlas Özarıkça'dan bahsediliyordu. Bu "Oğuz Atayvari" romanın yazarı aynı zamanda Oğuz Atay'ın yakın arkadaşlarından biriydi. Ama her ne hikmetse, günümüz okurları -Atay "fanları" dahil- bu romanın ve yazarının varlığından bihaberdi. Bir kayıp hazine bulduğum hissiyle, Nadir Kitap'tan (evet "nadir") kitabı ısmarladım. Ve evet, kayıp bir edebi hazineyle karşılaştım. Türkçe edebiyattaki kayıp "demonik" anlatılardan biri sahaflarda sararmış bir baskının içinde keşfedilmeyi bekliyordu. Modern Türkçe edebiyat çizgisinde Yusuf Atılgan ve Oğuz Atay arası bir yerde duran Barlas Özarıkça'nın bir anlamda "yeniden keşfedilmesi" farzdı. Encore'u arayıp Mehmet Öznur'a kitaptan bahsettim: "Şahane bir roman buldum." Böylece kitabın yayın serüveni başladı."
http://www.idefix.com/kitap/ters-adam-barlas-ozarikca/tanim.asp?sid=FWSF6IFN3A0A16R2BIY7
"Ters Adam’ı yıllarca soğuk, kirli kütüphane salonlarında, dumanlı, örtüleri yırtık ucuz kahvehanelerde, alkol kokan meyhanelerde, dar sokaklarda yazdım. Bitirdiğim romanı Can Yayınları’nın sahibi Erdal Öz’e götürdüm. Sesime cevap verecek kulak, ağız, yani bir benzerimi arıyordum. Erdal Öz, başka kopyası olmayan kitabımı okuduğunu, beğendiğini ama nereye koyduğunu bilemediğini, dosyayı bulamadığını söylüyordu. Defalarca gittim, aynı cevabı aldım. İçimdeki katil irileşti, kostaklandı; karar verdim, son defa gidip adamı öldürecektim. Vilayetin yanındaki hanın alt katındaki çaycıya cinayeti geciktirmek için uğradım, aaa, o da ne, bizim Ters Adam han çaycısının çay artıklarını döktüğü çöplükte... Öfkemi yatıştırabilmek için yokuşu birkaç defa indim çıktım. Sonra, annemim emekli parasıyla Ters Adam’ı Habora’da alelacele bastırdım."
http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/vereceklerini-reddetmistim-418996Ters Adam'ın geçen yıl yeniden yayımlandığına sevinerek şahit olduk. Önsözde Ahmet Ergenç şöyle yazmış:
"İlk yayınlandığında (1986) kıymeti pek bilinmemiş bu "kayıp" romanı keşfedişim bir bakıma Oğuz Atay sayesinde oldu. Geçen sene Atay'a dair bir atölye çalışması hazırlarken, Yıldız Ecevit'in biyografisinin bir kısmında bir iki cümleyle Ters Adam'dan ve yazarı Barlas Özarıkça'dan bahsediliyordu. Bu "Oğuz Atayvari" romanın yazarı aynı zamanda Oğuz Atay'ın yakın arkadaşlarından biriydi. Ama her ne hikmetse, günümüz okurları -Atay "fanları" dahil- bu romanın ve yazarının varlığından bihaberdi. Bir kayıp hazine bulduğum hissiyle, Nadir Kitap'tan (evet "nadir") kitabı ısmarladım. Ve evet, kayıp bir edebi hazineyle karşılaştım. Türkçe edebiyattaki kayıp "demonik" anlatılardan biri sahaflarda sararmış bir baskının içinde keşfedilmeyi bekliyordu. Modern Türkçe edebiyat çizgisinde Yusuf Atılgan ve Oğuz Atay arası bir yerde duran Barlas Özarıkça'nın bir anlamda "yeniden keşfedilmesi" farzdı. Encore'u arayıp Mehmet Öznur'a kitaptan bahsettim: "Şahane bir roman buldum." Böylece kitabın yayın serüveni başladı."
http://www.idefix.com/kitap/ters-adam-barlas-ozarikca/tanim.asp?sid=FWSF6IFN3A0A16R2BIY7
"Ters Adam’ı yıllarca soğuk, kirli kütüphane salonlarında, dumanlı, örtüleri yırtık ucuz kahvehanelerde, alkol kokan meyhanelerde, dar sokaklarda yazdım. Bitirdiğim romanı Can Yayınları’nın sahibi Erdal Öz’e götürdüm. Sesime cevap verecek kulak, ağız, yani bir benzerimi arıyordum. Erdal Öz, başka kopyası olmayan kitabımı okuduğunu, beğendiğini ama nereye koyduğunu bilemediğini, dosyayı bulamadığını söylüyordu. Defalarca gittim, aynı cevabı aldım. İçimdeki katil irileşti, kostaklandı; karar verdim, son defa gidip adamı öldürecektim. Vilayetin yanındaki hanın alt katındaki çaycıya cinayeti geciktirmek için uğradım, aaa, o da ne, bizim Ters Adam han çaycısının çay artıklarını döktüğü çöplükte... Öfkemi yatıştırabilmek için yokuşu birkaç defa indim çıktım. Sonra, annemim emekli parasıyla Ters Adam’ı Habora’da alelacele bastırdım."
Yapısökümcü diyebileceğimiz Oğuz Atay'ın, çevresindeki usta yazarları rahatsız eden ününün iki parçadan oluştuğunu biliyoruz; sıradışı acemiliği ve ustaişi kolajları. Bunların hepsinin bilinçli tercih olduklarını, Atay mektebinden gelen Özarıkça'yla karşılaştığınızda daha iyi yorumlarız. Kitap, uluorta kendini teşhir etme zorunda olan yazarla kendini saklayan okurun eğer aynı dip akıntısına kapılmışlarsa kurabileceği netameli bir ilişkidir. Kısmen yeraltı; -belki de köprüaltı demek gerekir- edebiyatı teknikleriyle kaleme aldığı romanlarını sınıfta öğrenilmiş değil de evdeki hengamede eğer yaşandı ve tecrübe edildiyse tamamlanmış bir ödev bilinciyle okumak gerekir.
31 Aralık 2012'de gönderdiği yılbaşı postasında şöyle diyordu: "emin çetin, azizim, fikri olan olan adam; yeni yılını kutlar, sağlık, esenlik dilerim.
Barlas Özarıkça"
Barlas Özarıkça"
***
2 Mart 2010'da şöyle yazmış:
Sevgili Emin Çetin;
Pakize Kutlu'yu Oğuz'la tanışmasından yazarın Sultan Ahmet Camii'nden cenazesinin götürüldüğü güne kadar tanırım. Kendisinin yüce gönüllü olup olmadığını bilemem. Ben, Pakize'yle, Kemal Bisalman'ın Yeni Ortam gazetesinde birlikte çalışmıştım. Sanat servisindeydi. Hatta, işi Oğuz ağbi ayarlamıştı; askerlikten yeni dönmüştüm. Genç, cana yakın, tombulluğu hafif bir kadındı. Oğuz Atay ona Ankara yokuşu kitapçılarından (nedense) Dostoyevski romanları taşırdı. İlk verdiği kitap "İnsancıklar"dı. Üstüne kalın pöti kareli paltosunu giymiş olurdu. Yani, kış mevsimi olurdu. Henüz doglas bıyıklı dönemindeydi, sakal bırakmak aklının köşesinden geçmiyordu; daha sonra karısı olacak genç kadın tarafından Halit Refiğ'le tanıştırılmamıştı. Mühendis tipine daha çok benzerdi. Fakat, bana sorarsan, Oğuz Atay için "esas kadın" Sevin Seydi'ydi. Pakize Kutlu bunu hiç unutmadığı için Oğuz'un ölümünden sonra onu unutmuş gibi davrandı ve ilk kocası hakkında hiç konuşmadı. Konunun ilginç tarafı, Uğur'un karısı olan sonra bir İngilizle evlenenen Sevin Seydi de hiç konuşmadı. Suskunlara saygı duyarım. Susmaları için sebepleri olmalı. Tesadüfen öğrendim; Pakize Hanım'ın Taraf gazetesinde (..) çalışıyor yazıyor olmasına şaşırdım; vah keten helvam vah dedim. Oradaki yazılarının birinde Vüs'at Bener'in üstünden Oğuz Atay'ı anlatıyordu. Kardan top içinde ateş püskürüyordu. Bu tip adamların koleksiyonlarına herhangi bir canlıdan daha çok önem verdiğini (gizlice ya da sinsice-sanatlı) söylüyordu. Şimdi sadece foto-grafisini gördüğüm Pakize Hanımı hiç tanımıyorum.
İstediğin hikâyeyi göndereceğim, henüz gönderememe sebebim oğlumun keyfini bekliyor olmam; çünkü bilgisayardan dosya taşıma gönderme faslını budalalığından dolayı bedbaht olan aklım hâlâ çözemedi.
Seni sevgiyle, dostlukla kucaklar, esenlikler dilerim. Yahu, Ömer Uluç'un fakir gülüşü at kişnemesine benzerdi"
Barlas Özarıkça
***
İnsanın kendi olarak varolamadığı dünyada, kendisiyle özdeş olabileceği yer kitaplardır. Barlas Özarıkça'nın, zihinsel mekanında okurunu bekleyen suçlamalar, birikmiş tehditler, tehlikeleri haber vermek gerekiyor.. Atay'daki gibi bazı kült paragraflar var ki, bunları zamanın eskitmesi mümkün değil..
Yazarın eylemiyle, seçip okumanın riski, tanıyan okurunun teşebbüsü arasında mütakabiliyet kurulmalıdır; sonuçta ruhun, durduğu zeminden firar etme ortaklığından bahsediyoruz. Okurunu bekleyen serzenişlerine karşın, ürkekçe okuru suç ortaklığına, kavgaya davet eder. İronisiyle kara mizahcılarla kafkaesk yakınlığı vardır. Ne var ki, böyle bir teşbihin benzetileni mezarında ters döndürecek patolojik sıçramaları da çoktur. Cüretkarlığını, edebiyatta lezzet arayanlara, risk almaktan korkmayanlara önermekte mahsur yoktur. Kalıplara sığmayan, densiz bir oyunkurucudur. Büyükler için yazan çocuk yazar da denilebilir onun için. Toplumun muvazenesini bozan, kurulmuş dengelere çomak sokan anarişt, yıkıcı da; ciddiliği ti'ye almasına rağmen eser kapasitesi olmayan abuk sabuk martavallar yahut hiçbir şey bilmemesini örten çokbilmiş de.. Franz Kafka'dır, Çek Gregor Samsa'dır, Türk Olric'tir hissederiz bunu; içeride tuttuğumuz karanlık odanın asıl sahibidir.
Ters Adam, Sera'da Aşk, Ayna Giyinen Şişko ve son kitabı Kaçkınlar Kahvesi; kaç kişi okumuştur? Üstüne hiçbir edebiyat eleştirmeninin kalem oynatmadığı, toplumun büyük bir mutabakatla suskun kalabildiği bu usta işi kitaplar henüz okurunu bekliyor. Biliyorum esas konu kimsenin ona bulaşmak istememesidir. Hani Hilmi Yavuz 'Kantarın topuzunu çoğu zaman kaçırırdı" diyor ya Oğuz Atay için; aynı onun gibi bir durum...
Etrafı iri cüssesi, kalın kabuklu bedeninin içinden sürekli gözler.. Gözleri teyakkuzdadır.. Savunma refleksi her an bastıracak tehlikeye karşı Kafkavari alarmlar verir. Tüm duyu organlarını bir uzvun cürmünün ötesinde beklentilerle kullanır sanki. Etrafındaki tehlikelere karşı reseptörleri her daim açıktır; dinlemededir.. Bu durum, harcanmadan harcamak içgüdüsü, doğallıkla yazar olarak haşarılığına yüklemiştir.
Kimliği, sarkastik cesareti, cüretkar kişiliği emanet değildir. Savrulmuş defedilmiştir.. Haricidir, mecazidir; satır satır kendi sesi/nefesini tütsülemiş acayip bir ademoğludur.. Sabit bir doğru, değişmez bir hakikat olmadığı için saptırılmamış bir bilinç de yoktur. Gerçekte bir yanılsama ve iddia olarak bazı kişiler sadece zaman dışında mevcutturlar. Kabul; mütecaviz olan odur ancak böylesine tecimsel bir pazarın geriye itilen nadim, âli menfaatlerini gözetemeyen biçare karanlık/kuytu edebiyatın da çaresizliğidir bu durum. Kendinin Atay'dan intikal ettirdiği gibi "Türkiye iyi yazarlarını sevmiyor; beter olun!" diyesimiz gelir.
Masumiyet Müzesi mukimleri Füsun ile Kemal'in örtülü bilinçlerinin taşmış kısmını okuduğumuzda çok da masum olmadıklarını görürüz; olsalar zaten müzelik bir hikaye çıkmazdı ortaya. Sonuç itibariyle mutlaka bir gün okuyucusuyla buluşacaktır. Tarifi mümkün olmayan, ilginç ve benzersiz bir kişilik, dışlanan kötü bir karaktermişcesine hak etmediği bulmuştur. Toplumda ilgisizlikle cezalandırılmış, sürgün edilmişcesine muammele görmüş aykırı ama çok iyi, müstesna bir yazardır Barlas Özarıkça.. Ancak varlığına tahammül edilebilirse...
Bir süre önce Kadıköy Çarşı'da gördüm. Yaşlandın derken övüyor mu yeriyor mu belli değildi; saçmaladın gene' dedim! Alışıktı o milletin 'saçmalama' deyişlerine, aldırmazlığı, umursamazlığına. O da aldırmadı; mutad üzre yerli yersiz etrafta kimi tanıyorsak konuşmasına küfrederek devam etti.. İstisnasız herkese küfretmesine alışıktım. Eğer tanıyorsanız, onun sizin hakkınızda zengin bir argo sözlüğü oluşturduğuna emin olabilirsiniz.
Bu yazıyı da yayımlamadan önce gene ona gönderdim; ne de olsa şahsa yazdığı bu e-postalar için izin almak gerekiyordu. Verdiği cevapta bugün şöyle yazdı: "Konuştuğum her söze, yazdığım her yazıya, davrandığım her davranışıma kalıbımı basarım. Cağaloğlu'lu sert günlerimizdeki resimlerimizi henüz unutmadım. Meraklısı, Hayati'nin Somut dergisine baksın! Haydi, sağlıcakla kal, keyifli ol! Dostlukla selamlarım." Hayati dediği ortak dostumuz, Tutunamayanları ilk defa yayımlayarak Sinan Yayımları'nın batmasına neden olan üstat Hayati Asılyazıcı'dır.
Biliyorum o, çocukça dürüst kalandı. Belki de o haklıydı ama kazanan başkaları oldu... Aşağıdaki linkten Açık Radyo'da yaptığı konuşmayı dinleyin; her yamuk bakış gibi onun anlatımı da, prizmasının şenlendirdiği otobiyografik bir perspektif içerir. Hakikati bütün çıplaklığıyla arzulaması toplumun cazibesinden değil, bir matris yaratmasındandır. Ters Adam bir tezahhür romanı.. Barlas'ın kitaplarını; o yazılardaki sert saçmalama cesaretine -referanslarına ve maksatına mutlaka dikkat ederek- tahammül edebilirseniz mutlaka okuyun. İnsan zihninin sınırını çizen kelimelerin aşıldığı bir hayali evrene sıçramak istiyorsanız ve Oğuz Atay'ı eğer okumuş ve sevmişseniz onu da Atay'ın kitaplarının yanına koyacaksınızdır. Tutunamayanlar'daki Olric karakteri, hem fiziği hem de edebi içtihadı ile hiç şüpheniz olmasın Barlas'tır..Tereddüt etmeden kefilim buna..
http://www.idefix.com/kitap/barlas-ozarikca/urun_liste.asp?kid=7597
***