Ölüm, hayatı sonlandırsa da kurduğu ilişkileri öyle bir anda bitirmiyor. Hüküm sürenin vefatıyla kemiyet bitiriyor ancak bedenin irtibatlarındaki ampirik edimler, kazanımlar, kayıplar ailede, çevrede ve dahil olduğu arşivde zahiri varlığını sürdürüyor. Zihindeki görüntüsü mevtayı andığımız sürece yaşıyor.
***
Gottfried Wilhelm Leibniz'ın karmaşık savları basit hesaplamalara dönüştürecek araç ve yöntem arayışları vardır. Bir mektubunda şöyle der: Öyle olacak ki bir tartışma çıktığında iki filozof, iki muhasebeci gibi karşılıklı oturup "calculemus" haydi hesaplayalım diyecebileceklerdir
***
İngiltere kökenli liberalizm öyle sistemdir ki zengin fakirden, fakir de zenginden çalabilir. Lakin zenginin gayreti "fırsat" olarak görülür, yoksulun eylemi ise "ahlak" olarak değerlendirilir kötülük olarak yargılanır. Toplum, bir stres kaynağıdır ki insanın varlık koşulları sürekli tehdit altındadır.
***
16 Ağustos 2025
İngiltere kökenli liberalizm öyle sistemdir ki zengin fakirden, fakir de zenginden çalabilir. Lakin zenginin gayreti "fırsat" olarak görülür, yoksulun eylemi ise "ahlak" olarak değerlendirilir kötülük olarak yargılanır. Toplum, bir stres kaynağıdır ki insanın varlık koşulları sürekli tehdit altındadır.
***
16 Ağustos 2025
Bilgi öyle çekmecede zula edilecek, kilerde istiflenecek, kumbarada biriktirilecek afaki bir tanım değil; günlük pratikte yararlanılacak ve toplumda tüketilecek işlevsel bir olgudur. Somut bir dert olmadan düşünce üremez, hayatın verileri olmadan aradaki noktalar birleştirilmez. Bilgi olgunun gölgesinde soluklanır, değişime açıktır. Olgu ise hakikattir.
***
Düşünce ve eylem silsilemizin neresinde olağandışı bir hata yaptık da olağan zamanları özler olduk?
***
Dilde en az çaba ilkesi, tutumluluk prensibi, ekonomi yapmak ve en az gayret sarfetmek kuralı vardır. Dilde en az çaba ilkesi (veya tutumluluk prensibi, ekonomi ilkesi) dil kullanıcılarının iletişimde mümkün olan en az enerjiyi harcayarak en fazla bilgiyi aktarmaya çalıştığını söyler. Bu ilke, dilbilimde hem konuşmacıların hem de dinleyicilerin iletişim sürecini optimize etme eğiliminde olduğunu savunur. En az çaba ilkesi, ilk olarak dilbilimci George Kingsley Zipf tarafından 1949’da Human Behavior and the Principle of Least Effort adlı eserinde sistematik bir şekilde ortaya konmuştur. Zipf, insanların genel olarak davranışlarında enerji tasarrufu yapmaya eğilimli olduğunu ve dil kullanımının da bu eğilimin bir yansıması olduğunu belirtir. Bu ilke, dilin evriminde, kelime sıklığı dağılımında (Zipf Kanunu) ve dil bilgisi yapılarının basitleşmesinde etkili bir rol oynar. Örnek Fonetik ve Sesbilim: Konuşmacılar, telaffuzu kolaylaştıran ses değişimlerine yönelir. Türkçede "ne için" ifadesi günlük konuşmada "niçin"e, "niyetin ne", "niye"ye dönüşürek telaffuz çabasını azaltır. Anlamı netleştiren, kısa ve sık kullanılan kelimeler tercih edilir. Büyük yerine "kocaman" daha az tercih edilir çünkü "büyük" daha kısa ve yaygın bir kelimedir. Mesajlaşma uygulamalarında "slm" (selam), "nbr" (nasılsın) gibi kısaltmalar, NBC'nın "Bir Zamanlar Anadolu" filminde savcının söylediği gibi hakikaten yazılmasına rağmen "hakkaten" denilmesi veya emojiler; Süha Çalkivik gibi yerli yersiz düzeltme sevdalısı gramer heveslilerinin iddialarının aksine "dilde tasarruf ilkesi" yazma çabasını kısaltan ve gereksiz nefes performansını engelleyen, konuşma sarfiyatını azaltan bir kuraldır.
***
Tartışmacının sunulan argümanı tam olarak kavrayamadan bir çırpıda heyecanla inisiyatif alıp cevap vermeye çabalaması, soru'nun ona çalışmadığı yerden geldiğinin işaretidir.
***
Lenin, 1908'de kendini "felsefe araştırmacısı" olarak tanımlar. (bkz. Metis, 2009 Konferansı, s.36)
***
Yasalar örümcek ağı gibidir. Güçsüzler ağa yakalanır. Ama güçlüler ağı parçalayıp çıkarlar.
Solon (MÖ 640 - 558), aktaran Diogenes Laertios - Solon 58
14 Ağustos 2025
Birinin sürekli yalan söylemesinin ne anlama geldiğinin açıklamasına ruh bilimleri kitaplarında sık rastlarız ama sürekli yalandan beslenen güruhların yaşam formatlarını, kitlesel histerinin bulaşıcılığını, ishalin nedenlerini toplumbilimi sözlüklerini tarasak da bulamayız. Kurtarmak istedikleri şahsiyetleri, sahih olmayan kendilikleri ne göründükleri gibidirler ne de oldukları gibi. Sözcükler sadece bizi şeylerle kurduğumuz irtibatlara sevkederler ve umulmadık anlarda kendiliğinden doğarlar. Bu fenomenleri tanımlamak için icat edilmesi gereken özel kelimeler vardır.
***
İmgesiyle özdeşleşmek gerektiğini düşünenler siyaset muhasebesinde kendilerine yönelik her eleştiriye zorunlu bir karşılık ayırmak zorunda hissederler.
***
Sokrates'i ölüme gönderen nedenlerden biri de Homeros'un şu satırlarıdır:
Çırpınma öyle, sersem otur yerine
Başkalarının da sözüne kulak ver
Daha güçlüdür onlar senden
Sense savaştan anlamaz korkağın tekisin
Ne kurultayda geçer sözün ne savaşta
Ksenophon, Sokrates'ten Anılar, s. 56
***
Tarih boyunca gerilimler hep iki kutup üzerinden olmuştur, döngü bileşik kaplar misali çalışır.
***
Hegel, "Filozoflar yazarken anlaşılmaz olabilirler ama kavgada ve birbirlerine hakaret ederlerken çok nettirler" der. Bkz. Biyografi, s.607
***
Rehabilitasyon hakikatla zorlu karşılaşmalar örgütlemez, bu karşılaşmalardan nasıl sağ ve hasar almadan çıkacağımız konusunda yöntem gösterir.
***
13 Ağustos 2025
Ekonomik dönemleri birbirinden ayıran neyin yapıldığı değil hangi araçlarla yapıldığıdır, der Marx K1/84 dipnot. "Eldeğirmeni derebeylerin olduğu toplumu , buhar değirmeni kapitalizmi yaratmıştır." Araçlar algoritması dijital arayüzler ve kolektif ekran bize yeni bir üretim çağının başladığını söylemektedir.
***
Hegel, "Filozoflar yazarken anlaşılmaz olabilirler ama kavgada ve birbirlerine hakaret ederlerken çok nettirler" der. Bkz. Biyografi, s.607
***
Rehabilitasyon hakikatla zorlu karşılaşmalar örgütlemez, bu karşılaşmalardan nasıl sağ ve hasar almadan çıkacağımız konusunda yöntem gösterir.
***
13 Ağustos 2025
Ekonomik dönemleri birbirinden ayıran neyin yapıldığı değil hangi araçlarla yapıldığıdır, der Marx K1/84 dipnot. "Eldeğirmeni derebeylerin olduğu toplumu , buhar değirmeni kapitalizmi yaratmıştır." Araçlar algoritması dijital arayüzler ve kolektif ekran bize yeni bir üretim çağının başladığını söylemektedir.
***
12 Ağustos 2025

Türkçe yayımlanan Karl Marx ve Friedrich Engels biyografileri listesi:
Karl Marx: Biyografik Anılar - Wilhelm Liebknecht
(Orijinal: Karl Marx: Biographical Memoirs, 1896, Türkçe yayın: Öncü Kitabevi, 1967; yeniden baskı Yazılama Yayınevi, 2018)
Karl Marx'ın Hayatı ve Öğretileri - Max Beer
(Orijinal: The Life and Teaching of Karl Marx, 1920, Türkçe yayın: Öncü Kitap, 1968; yeniden baskı Ravza Kitap, 2019)
Karl Marx: Biyografi - P.N. Fedoseyev
(Orijinal: Karl Marx: A Biography, 1973, Türkçe yayın: Öncü Kitabevi, 1976; yeniden baskı Yordam Kitap, 2022)
Büyük Dedem Karl Marx - Robert Jean Longuet
(Orijinal: Karl Marx, mon arrière-grand-père, 1977, Türkçe yayın: De Yayınları, 1987; yeniden baskı Yordam Kitap, 2012)
Tussy Marx: Babasının Kızı - Eva Weissweiler
(Orijinal: Tussy Marx: Das Drama der Tochter, 2002, Türkçe yayın: Çitlembik Yayınları, 2006)
Karl Marx: Bağnazlık Üzerine Bir Araştırma - E.H. Carr
(Orijinal: Karl Marx: A Study in Fanaticism, 1934, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2009)
Karl Marx: Bir Biyografi - Francis Wheen
(Orijinal: Karl Marx, 1999, Türkçe yayın: E Yayınları, 2009)
Karl Marx: Yaşam Öyküsü - Franz Mehring
(Orijinal: Karl Marx: The Story of His Life, 1918, Türkçe yayın: İlya Yayınları, 2010)
Karl Marx: Evrensel Zihin - Jacques Attali
(Orijinal: Karl Marx ou l’esprit du monde, 2005, Türkçe yayın: Turkuvaz Kitap, 2010)
Marx’ın İntikamı - Meghnad Desai
(Orijinal: Marx’s Revenge: The Resurgence of Capitalism and the Death of Statist Socialism, 2002, Türkçe yayın: Efil Yayınevi, 2011)
Karl Marx: Romantizm ve Devrim Arasında Bir Yaşam - Bernard Cottret
(Orijinal: Karl Marx: Une vie entre romantisme et révolution, 2009, Türkçe yayın: Everest Yayınları, 2012)
Karl Marx: 19. Yüzyılda Yaşanmış Bir Hayat - Jonathan Sperber
(Orijinal: Karl Marx: A Nineteenth-Century Life, 2013, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2014)
Karl Marx - Allen Wood
(Orijinal: Karl Marx, 1981, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2017)
Aşk ve Kapital - Mary Gabriel
(Orijinal: Love and Capital: Karl and Jenny Marx and the Birth of a Revolution, 2011, Türkçe yayın: Yordam Kitap, 2019)
Karl Marx: Yaşamı ve Felsefesi - Turan Tektaş
(Orijinal: Karl Marx: Yaşamı ve Felsefesi, 2020, Türkçe yayın: Parola Yayınları, 2020)
Karl Marx: 19. Yüzyılda Yaşanmış Bir Hayat
Yazar: Jonathan Sperber
Yayın Tarihi: 2014
Yayınevi: İletişim Yayınları
İngilizce Adı: Karl Marx: A Nineteenth-Century Life
İngilizce Yayın Tarihi: 2013
Engels Biyografileri:
Friedrich Engels Biyografi
Yazar: SSCB Marksizm-Leninizm Enstitüsü Bilimler Akademisi
Yayın Tarihi: 1997
Yayınevi: Sorun Yayınları
Engels Hayatı ve Eserleri, 2021, Dorlion Yayınevi
Fraklı Komünist: Friedrich Engels’in Devrimci Hayatı
Yazar: Tristram Hunt
Yayın Tarihi: 2015
Yayınevi: İletişim Yayınları
İngilizce Adı: The Frock-Coated Communist: The Revolutionary Life of Friedrich Engels
İngilizce Yayın Tarihi: 2009
***
Her performans mekanlar ve olaylarla ilgili bir değerler sistemi üretir. Hakikatin perdesini araladığımızda, katı bir gerçek formuna bürünen inancı ve hitabı sorguladığımızda temsilin abartısı hakikatin çöküşüne zemin hazırlar. Ütopyalarda ne tamamlanmış kurallar ne öngörülebilir büyük yıkımlar vardır.
***
10 Ağustos 2025

Abdülhamid Han diyen HBK, şifa verici temennilerinin aksine sağcı olduğunu iddia ettiği CHP'nin solunda değildir. Suflörlük başvurusunda bile işe alınacak elemandan özgeçmis isterler. Ekrem İmamoğlu'nun danışmanlığına meylettiğinde gösterilen tepkiler sosyal medyanın hafızasında arşivlenmiştir.
https://x.com/yeniarayiscom/status/1945470001781067899
***
9 Ağustos 2025
Jean Baudrillard'ın Anahtar Sözcükler kitabında anlatılan hikaye şöyledir:
Bir kent meydanında bir asker, Azrail’in kendisine gelmesini işaret ettiğini görünce, korkar ve hemen kralının yanına giderek: Azrail beni çağırdı. Bu yüzden ondan olabildiğince uzaklaşmak, Semerkant’a gitmek istiyorum der. Kral Azrail’i huzuruna çağırtıp ona askeri niçin korkuttuğunu sorar. Azrail krala: Onu korkutmak gibi bir niyetim yoktu, sadece kendisine Semerkant’ta bir randevumuz olduğunu hatırlatmak istemiştim, der. (s. 60).
Jean Baudrillard ANAHTAR SÖZCÜKLER, Doğu Batı Yayınları, Çeviren: Oğuz Adanır
Bu hikaye Babil Talmudu'nun Sukkah 53a kısmında yer alır. Hikayenin Talmud'da iki versiyonu vardır: 3. ila 5. yüzyıla ait olduğu kabul edilen ancak daha eski dokümanları da içeren öykünün geçtiği Babil Talmudu ile daha eski olan Filistin Yeruşalayim (Kudüs) Talmudu'dur. Talmud'da Luz, ölümün giremediği efsanevi bir şehir olarak tasvir edilir (Sota 46b). Bu hikâyeye göre Luz'un duvarlarının ötesine geçen yaşlılar doğal olarak ölür, ancak şehir içinde ölüm meleği (Azrail) etkili değildir. Bu mitolojik özellik, Luz'u "ölümsüzlük şehri" yapar ve bu özellik, omurgadaki "luz kemiği" (resurrection kemiği) ile sembolik olarak bağdaştırılır.
Tarihsel olarak Luz, günümüzde Filistin'in Batı Şeria bölgesinde, Kudüs'ün kuzeyinde yer alan Beitin köyü ile ilişkilendirilir. Arkeolojik bulgular Luz'un Bronz Çağı'nda yerleşim yeri olduğunu göstermektedir
***
İnsan dediğimiz doğal bir varlık değildir. Bir fenomendir; yapıcı değil, bilinci yıkıcı olan kurgusal bir oluşumdur. Doğanın somut bilgisinin karşısına diktiği kavramların ilk ve son durağı kanaatlerdir. İnançların biteviye sanrılar üreten sahte dünyasında suni hakikat düşünce formları olarak biçimlenir. İki seçenekli kötü sonsuzlukta fetişleri hakikat mertebesine yükselten insanlardır! Yaşadığımız çağda iyi düşünürün ulaşacağı mutlak bilgi yoktur; düşüncenin ontolojisi değişkenler üzerinde kuruludur, fırtınada yelken açan bir gemi gibi oynaktır, gelişme ve ilerleme eylemi sürekli inkardan beslendiği için kusurludur.
***
Buridan eşeği paradoksunu çok kişi duymuştur. Buridan'ın eşeği felsefede özgür irade motifi ile alakalı bir paradokstur. Önüne konulan iki kaptan hangisini seçeceğini karar veremeyen eşek sonunda susuzluk ve açlıktan ölür. Fabl tanımını filozof Jean Buridan’dan (1300 - 1358) alır. Tekil olduğu varsayılır, ne ki çoğulun üzerine düşen gölgesi iradenin belirleyicisidir. Özgür irade sanılanın aksine ne doğada ne de tarihte kendine mutlak bir yer, sarsılmaz bir zemin, katı bir toprak bulabilmiştir.
***
Aristoteles, "servette bir sınır olmalıdır" der. Görüşlerini Politika, II. Kitap'ın 7. Bölüm'ünde anlatır.
***
Türkçe yayımlanan Karl Marx ve Friedrich Engels biyografileri listesi:
Karl Marx: Biyografik Anılar - Wilhelm Liebknecht
(Orijinal: Karl Marx: Biographical Memoirs, 1896, Türkçe yayın: Öncü Kitabevi, 1967; yeniden baskı Yazılama Yayınevi, 2018)
Karl Marx'ın Hayatı ve Öğretileri - Max Beer
(Orijinal: The Life and Teaching of Karl Marx, 1920, Türkçe yayın: Öncü Kitap, 1968; yeniden baskı Ravza Kitap, 2019)
Karl Marx: Biyografi - P.N. Fedoseyev
(Orijinal: Karl Marx: A Biography, 1973, Türkçe yayın: Öncü Kitabevi, 1976; yeniden baskı Yordam Kitap, 2022)
Büyük Dedem Karl Marx - Robert Jean Longuet
(Orijinal: Karl Marx, mon arrière-grand-père, 1977, Türkçe yayın: De Yayınları, 1987; yeniden baskı Yordam Kitap, 2012)
Tussy Marx: Babasının Kızı - Eva Weissweiler
(Orijinal: Tussy Marx: Das Drama der Tochter, 2002, Türkçe yayın: Çitlembik Yayınları, 2006)
Karl Marx: Bağnazlık Üzerine Bir Araştırma - E.H. Carr
(Orijinal: Karl Marx: A Study in Fanaticism, 1934, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2009)
Karl Marx: Bir Biyografi - Francis Wheen
(Orijinal: Karl Marx, 1999, Türkçe yayın: E Yayınları, 2009)
Karl Marx: Yaşam Öyküsü - Franz Mehring
(Orijinal: Karl Marx: The Story of His Life, 1918, Türkçe yayın: İlya Yayınları, 2010)
Karl Marx: Evrensel Zihin - Jacques Attali
(Orijinal: Karl Marx ou l’esprit du monde, 2005, Türkçe yayın: Turkuvaz Kitap, 2010)
Marx’ın İntikamı - Meghnad Desai
(Orijinal: Marx’s Revenge: The Resurgence of Capitalism and the Death of Statist Socialism, 2002, Türkçe yayın: Efil Yayınevi, 2011)
Karl Marx: Romantizm ve Devrim Arasında Bir Yaşam - Bernard Cottret
(Orijinal: Karl Marx: Une vie entre romantisme et révolution, 2009, Türkçe yayın: Everest Yayınları, 2012)
Karl Marx: 19. Yüzyılda Yaşanmış Bir Hayat - Jonathan Sperber
(Orijinal: Karl Marx: A Nineteenth-Century Life, 2013, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2014)
Karl Marx - Allen Wood
(Orijinal: Karl Marx, 1981, Türkçe yayın: İletişim Yayınları, 2017)
Aşk ve Kapital - Mary Gabriel
(Orijinal: Love and Capital: Karl and Jenny Marx and the Birth of a Revolution, 2011, Türkçe yayın: Yordam Kitap, 2019)
Karl Marx: Yaşamı ve Felsefesi - Turan Tektaş
(Orijinal: Karl Marx: Yaşamı ve Felsefesi, 2020, Türkçe yayın: Parola Yayınları, 2020)
Karl Marx: 19. Yüzyılda Yaşanmış Bir Hayat
Yazar: Jonathan Sperber
Yayın Tarihi: 2014
Yayınevi: İletişim Yayınları
İngilizce Adı: Karl Marx: A Nineteenth-Century Life
İngilizce Yayın Tarihi: 2013
Engels Biyografileri:
Friedrich Engels Biyografi
Yazar: SSCB Marksizm-Leninizm Enstitüsü Bilimler Akademisi
Yayın Tarihi: 1997
Yayınevi: Sorun Yayınları
Engels Hayatı ve Eserleri, 2021, Dorlion Yayınevi
Fraklı Komünist: Friedrich Engels’in Devrimci Hayatı
Yazar: Tristram Hunt
Yayın Tarihi: 2015
Yayınevi: İletişim Yayınları
İngilizce Adı: The Frock-Coated Communist: The Revolutionary Life of Friedrich Engels
İngilizce Yayın Tarihi: 2009
***
Her performans mekanlar ve olaylarla ilgili bir değerler sistemi üretir. Hakikatin perdesini araladığımızda, katı bir gerçek formuna bürünen inancı ve hitabı sorguladığımızda temsilin abartısı hakikatin çöküşüne zemin hazırlar. Ütopyalarda ne tamamlanmış kurallar ne öngörülebilir büyük yıkımlar vardır.
***
10 Ağustos 2025
Abdülhamid Han diyen HBK, şifa verici temennilerinin aksine sağcı olduğunu iddia ettiği CHP'nin solunda değildir. Suflörlük başvurusunda bile işe alınacak elemandan özgeçmis isterler. Ekrem İmamoğlu'nun danışmanlığına meylettiğinde gösterilen tepkiler sosyal medyanın hafızasında arşivlenmiştir.
https://x.com/yeniarayiscom/status/1945470001781067899
***
9 Ağustos 2025
Jean Baudrillard'ın Anahtar Sözcükler kitabında anlatılan hikaye şöyledir:
Bir kent meydanında bir asker, Azrail’in kendisine gelmesini işaret ettiğini görünce, korkar ve hemen kralının yanına giderek: Azrail beni çağırdı. Bu yüzden ondan olabildiğince uzaklaşmak, Semerkant’a gitmek istiyorum der. Kral Azrail’i huzuruna çağırtıp ona askeri niçin korkuttuğunu sorar. Azrail krala: Onu korkutmak gibi bir niyetim yoktu, sadece kendisine Semerkant’ta bir randevumuz olduğunu hatırlatmak istemiştim, der. (s. 60).
Jean Baudrillard ANAHTAR SÖZCÜKLER, Doğu Batı Yayınları, Çeviren: Oğuz Adanır
Bu hikaye Babil Talmudu'nun Sukkah 53a kısmında yer alır. Hikayenin Talmud'da iki versiyonu vardır: 3. ila 5. yüzyıla ait olduğu kabul edilen ancak daha eski dokümanları da içeren öykünün geçtiği Babil Talmudu ile daha eski olan Filistin Yeruşalayim (Kudüs) Talmudu'dur. Talmud'da Luz, ölümün giremediği efsanevi bir şehir olarak tasvir edilir (Sota 46b). Bu hikâyeye göre Luz'un duvarlarının ötesine geçen yaşlılar doğal olarak ölür, ancak şehir içinde ölüm meleği (Azrail) etkili değildir. Bu mitolojik özellik, Luz'u "ölümsüzlük şehri" yapar ve bu özellik, omurgadaki "luz kemiği" (resurrection kemiği) ile sembolik olarak bağdaştırılır.
Tarihsel olarak Luz, günümüzde Filistin'in Batı Şeria bölgesinde, Kudüs'ün kuzeyinde yer alan Beitin köyü ile ilişkilendirilir. Arkeolojik bulgular Luz'un Bronz Çağı'nda yerleşim yeri olduğunu göstermektedir
***
İnsan dediğimiz doğal bir varlık değildir. Bir fenomendir; yapıcı değil, bilinci yıkıcı olan kurgusal bir oluşumdur. Doğanın somut bilgisinin karşısına diktiği kavramların ilk ve son durağı kanaatlerdir. İnançların biteviye sanrılar üreten sahte dünyasında suni hakikat düşünce formları olarak biçimlenir. İki seçenekli kötü sonsuzlukta fetişleri hakikat mertebesine yükselten insanlardır! Yaşadığımız çağda iyi düşünürün ulaşacağı mutlak bilgi yoktur; düşüncenin ontolojisi değişkenler üzerinde kuruludur, fırtınada yelken açan bir gemi gibi oynaktır, gelişme ve ilerleme eylemi sürekli inkardan beslendiği için kusurludur.
***
Buridan eşeği paradoksunu çok kişi duymuştur. Buridan'ın eşeği felsefede özgür irade motifi ile alakalı bir paradokstur. Önüne konulan iki kaptan hangisini seçeceğini karar veremeyen eşek sonunda susuzluk ve açlıktan ölür. Fabl tanımını filozof Jean Buridan’dan (1300 - 1358) alır. Tekil olduğu varsayılır, ne ki çoğulun üzerine düşen gölgesi iradenin belirleyicisidir. Özgür irade sanılanın aksine ne doğada ne de tarihte kendine mutlak bir yer, sarsılmaz bir zemin, katı bir toprak bulabilmiştir.
***
Aristoteles, "servette bir sınır olmalıdır" der. Görüşlerini Politika, II. Kitap'ın 7. Bölüm'ünde anlatır.
***
Hobbes'un çerçevesini çizerken cehennem metaforlarıyla meşrulaştırdığı ekonomi-politik resmin üstüne düşen bilinçaltının derinliklerinden, zihnin karanlık mağaralarından, oyuklarından, kovuklarından gelen hayaletleri defet, konya derinleşmek için Veblen'in aylak sınıfındaki gerçek iştaha bkz.
***
Ölüm fikri, ölümün kendinden daha korkunçtur. Paganlar bu geleneğin köprü başı köşe taşıdır. Seneca gibi çok kişinin kabuslarında Hades ülkesinin karanlığı vardır. Abartıda mağaradaki gölgeler gibi düşünceyi agrandize eden mitolojik öğelerin cezalandırıcı yasaların rolü büyüktür. Ölümün korkunç yanı çehresi değil ona giden yol ve süreçtir.
***
Bugün kıyasıya mücadele ettiğimiz karşıtlıklar ve çelişkiler bir taraf lehine ortadan kalktığında geri kalan her şey bir hiç olacaktır. Ahlakı beşeri bağlarından kopartarak kendi lehine ezici bir tedbir mertebesine yükselten akıl, her önermesinde riyakarlığını korur. Tilkinin zekası hoş hikâyedir ama postu, kürkçü dükkanının gerçek malzemesidir.
***
Job Adriaenszoon Berckheyde'nin eseri olan 1670 tarihli bu resim Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (Dutch East India Company) hisse senetlerinin halka arz eden Amsterdam Borsası'nı tasvir eder. Borsa kelimesinin kökeni olan “bourse” terimi, Brugge’daki Van der Beurze ailesinin ticari faaliyetlerinden türemiş ve Amsterdam’da yaygınlaşmıştır.
Dünya Borsalarının Kuruluş Tarihleri şöyledir:
Anvers Borsası (Belçika) 1487
Avrupa'da bilinen ilk borsa olarak kabul edilir. Ticari evrakların alınıp satıldığı bir merkez olarak faaliyet göstermiştir.
Amsterdam Borsası (Hollanda) 1602
Modern hisse senedi borsalarının ilki olarak kabul edilir. Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (Dutch East India Company) hisse senetlerinin halka arz edilmesiyle kurulmuştur.
Lyon Borsası (Fransa) 1530
Ticari senetlerin ve kıymetli madenlerin alınıp satıldığı bir merkez olarak gelişmiştir.
Toulouse Borsası (Fransa) 1549
Avrupa'daki borsacılığın yaygınlaşmasında rol oynamıştır.
Rouen Borsası (Fransa) 1568
Bölgesel ticari işlemler için kurulmuştur.
Karl Marx, "Dünyada ne olduysa önce İngiltere'de oldu der. Londra Borsası'nın 1571'de (resmi olarak 1801)
Menkul kıymetlerin alınıp satıldığı bir kahvehanede 1770’lerde başlayan faaliyetleri 1801’de resmi bir borsaya dönüşmüştür.
Hamburg ve Bremen Borsaları (Almanya) 18. yüzyıl başlarında Almanya’daki ticari faaliyetlerin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
Paris Borsası (Fransa) 1724 tarihinde Avrupa’nın önemli finans merkezlerinden biri haline gelmiştir.
New York Borsası (NYSE, ABD) 1792'de kurulmuştur.
Dünyanın en büyük borsasıdır. Wall Street’teki bu borsa, küresel finansın merkezi konumundadır.
Brüksel Borsası (Belçika) 1801'de kurulmuş,
2000 yılında Euronext çatısı altına girmiştir.
Lizbon Borsası (Portekiz) 1769
Tokyo Borsası (Japonya) 1878
Asya’nın en büyük borsalarından biri olan Nikkei 225 endeksiyle tanınır.
Istanbul Borsası (Türkiye) 1873
Dersaadet Tahvilat Borsası olarak kurulmuş, 1985’te modern İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (şimdi Borsa İstanbul) olarak yeniden yapılandırılmıştır.
Amsterdam Borsası’nın Tarihsel Kanun İçindeki Yeri ve Önemi:
Amsterdam Borsası, 1602 yılında Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (VOC) hisse senetlerinin halka arz edilmesiyle kurulmuştur. Bu, modern anlamda hisse senedi ticaretinin başlangıcı olarak kabul edilir ve dünya borsacılığında bir dönüm noktasıdır. Hollanda’nın 17. yüzyıldaki ekonomik gücü (Altın Çağ), Amsterdam’ı küresel ticaret ve finansın merkezi haline getirmiştir.
İlk Hisse Senedi Borsası: Amsterdam Borsası, şirket hisselerinin düzenli ve organize bir şekilde alınıp satıldığı ilk borsa olarak tarihe geçmiştir. VOC’nin hisse senetleri, yatırımcıların şirketlere ortak olmasını sağlayarak sermaye piyasalarının temelini atmıştır. Bu, modern kapitalizmin gelişiminde kritik bir adımdır.
Finansal Yenilikler: Amsterdam Borsası, vadeli işlemler, opsiyonlar ve kısa satış gibi finansal enstrümanların ilk kez kullanıldığı yer olmuştur.
Joseph de la Vega’nın 1688’de yazdığı Karışıklıkların Kargaşası (Confusion de Confusiones), borsa işlemlerini detaylıca anlatan ilk kitaptır ve Amsterdam Borsası’nı temel alır.
Küresel Ticaretin Merkezi: Hollanda’nın koloni ticareti (özellikle baharat ve ipek ticareti) Amsterdam Borsası’nı uluslararası bir finans merkezi haline getirmiştir. Tüccarlar, yatırımcılar ve brokerlar arasındaki iletişim bu dönemde profesyonelleşmiştir.
Euronext ile Modern Dönem: 2000 yılında Amsterdam Borsası, Paris, Brüksel ve Lizbon borsalarıyla birleşerek Euronext’i oluşturmuştur. Bugün Euronext Amsterdam, Avrupa’nın en önemli borsalarından biri olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
***
Kedi çalmasın, köpek hırlamasın olmaz; sahtekarlığı ahlaki zincirde tarihsel olarak tahkim eden, çevresini ve müteffiklerini kendi merkezine göre yapılandıran değişmez siyasi bir ontoloji vardır.
***
8 Ağustos 2025
Öznenin aradığı özgürlük kanatlanıp uçacağı bir boş alan değildir. Cennette iskan eden birey alegorisini zihninde canlandırmamalıdır. İnsan olanın tanımı bireyin üretici ve tüketici olduğu rejim aracılığıyla doğanın topyekun reddidir, akıl aracılığı ile doğal evrimin reddi ve yaşamın anlamının düğümüdür. Tevessül ettiği varoluşunun imhasının açık kodlu imkanıdır.
***
7 Ağustos 2025
Ne işe yarar bu ekonomistler?
Toplumsal yapının her katmanının ruhsal tercihlerini, iktisadi davranışlarını, verilen her kararın psikolojisini, sınıfların panodaki göreli yerini, kişilerin davranış modellerini, bireylerin eğilimlerini illaki ekonomik zorunluluklar ve üretim tarzı belirlenmez. Sistemin oyuklarında, kovuklarında yaşayan kalpazanları, sahtekarları, rantiyeleri rejime ekleyen liyakat araçlarını, satın alınmış beratlarını tedarik eden bir tezgah vardır. Para, tüm ilişkileri tasnifleyen büyülü ansiklopedinin bütün cüzlerinin sayfa başlığıdır. Maddesine hayat bağışlayan gölgesinin hareketleri seyircilerin figuranlar olduğu bir kukla tiyatrosununun gürültülü sahnesinde izlenir. Paranın edinilme yöntemleri, sermayenin biriktirilme hikayeleriyle kafkaesk bir tasvir yapılabilir. Ancak kendi başına özerk bir iktisadi problem yoktur. Bir toplumun iktisadi oluşumunu, kültürel varlığını, bilincini, yaratıcı zekasını onu teşkil eden bireylerin gelişmişliklerinden, sahip oldukları imkanlardan, kişisel biyografilerini sosyal tarihlerinden ayıramayız.
***
6 Ağustos 2025
Nedenler görülmeyip şeyler nedenlerin yerini aldığında ötelenen gerçek hedefin yerini siyaseten dile getirilen hamasetler, transandantal tarih ve mitoloji alır. Toplumsal hayat, insanın kendi hakkında verilen kararlara doğrudan katılımını engellediği için politikleşmiştir.
***
Tüm kuramların merkezinde insana inanç yer alır. Mantık her daim kendi lehine kararlar üretir. Eşitlik talebi zekaların eşitliği değildir. Araç ile imkanlar gücü elinden alınanlar karşısında kudret sınamasına dönüştüğünde kıyıda kalanlar ironinin yıkıcı gücünü sevinçli bir gösteriye dönüştürmenin hünerine başvururlar. Alay ise beceriden yoksun hünersizin silahıdır. Sistem eleştirisi yeni bir sistem inşa etmekten çok daha depresif bir eylemdir. Metafizik bir nedene bağlı olmayan materyalist bir görüş, idealizmden beslenmeyen bir realizm yoktur. Taraftarlarından feragat bekleyen her ideolojide materyalizm, metafizik ve idealizm bir arada bulunur. Özgürlük mutluluğun değil daha fazla huzursuzluğa ve acıya yelken açmanın talebidir; felsefenin amacı dünyayı değiştirmekten öte değişen dünyayı yorumlama bilincidir.
***
Yalanın talebini binbir çeşit kelime karşılayabilir ancak hakikat o kadar barizdir ki onun gerçeğini kendinden başka kimse seslendiremez.
***
Proletaryanın iktidarı ele aldığında yitirdiği özgürlük bir siyasi kazancın eseri gibi görünse de moral bir vaadin peşine takılan ekonomik bir rüşvetin sonucudur. Köle ahlakını kamuflajlamak, vekalet verilenlere devredilen özgürlüğün mefruç çaresizliğinin sonucudur.
***
Bizler kapitalist üretimin gelişmemesinin değil bu üretimin gelişimini tamamlamamış olmasının da sıkıntısını çekiyoruz. Modern kötülüklerin yanısıra geçmişin mirasıyla da eziliyoruz. Yalnız yaşayanlardan değil ölülerden de acı çekiyoruz.
Friedrich Engels,
28 Kasım 1820 - 5 Ağs.1895

***
Aralarında henüz bağ kurulmamış iki olgu arasında bir ilişki tesis edilmesi için birinin tesiriyle ötekinin müteessir olması gerekir.
Resim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu

***

5 Ağustos 2025
1985 yılının başında tanımıştım. Perim bu sabahın erken saatlerinde vefat etti. Ocak'tan beri hastalığı nüksetmişti. Doktorlar sigara içmemesini salık veriyorlardı. Birkaç yıldır Ege'nin en güzel güneşinin battığı ilçesi Mordoğan'da yaşıyordu. Geçen yıl Kasım'da bizi kartal yuvası evlerine davet ettiler, tüm yakınlarının masada olduğu o gün muhteşem bir sofra şöleni yaşadık. İzmir, 9 Eylül Üniversitesi Onkoloji Bölümü Yoğun Bakım Servisi'nde bir haftadır entübeydi. Murat saat 08.oo'de telefonda "cenazeyi teslim alıyoruz, morgdayız" dedi. İki güzel evladı, eşi, kardeşleri, yeğenleri ve dostları; tüm sevenleri yastayız.
***
Toplumsal Hayat, insanın kendi hakkında verilen kararlara doğrudan katılımını engellediği için politikleşmiştir.
***
Farklı tarih ve coğrafyalarda geçen tuzak ve ihanet öyküleri pek çok bakımdan birbirlerine benzerler.
1693 baharında İngilizler, barış konferansı bahanesiyle davet ettikleri Powhatanların önderlerinden 200 kişiyi ve Pamunkey'in reislerini zehirli şarapla öldürür kalan 50 kişiyi de fiziki saldırıyla katlederler..
http://tr.wikipedia.org/wiki/ABD_K%C4%B1z%C4%B1lderili_katliamlar%C4%B1
26 Kasım 1920 tarihinde Bolşevik lider Lev Troçki'nin emriyle, Mahnovist heyetin komutanları Kızıl Ordu ile görüşme yapmak için çarpışmaların geçtiği bir köydeki büyük bir eve davet edilirler. Ancak bu bir tuzaktır; heyet üyeleri kızıl askerler tarafından öldürülürler. Ardından Kızıl Ordu, Mahno'nun Hulyaipole'deki karargahına hücum eder. Bu olay, Mahnovist direnişin kırılmasında bir eşik olur.
Buna benzer bir tarihi hikaye, Roma tarihindeki Teutoburg Ormanı Savaşı (M.S. 9) sırasında yaşanan Arminius’un ihanetidir. Roma İmparatorluğu, Germania’yı kontrol altına almak için çaba sarf ediyordu. Publius Quinctilius Varus, Roma’nın Germania’daki valisidir; üç lejyonla bölgede düzeni sağlamaya çalışır. Arminius, Cherusci kabilesinin lideridir, Roma’ya bağlı yardımcı birlik komutanı olarak yetiştirilmiştir. Ancak gizlice Romalılara karşı bir isyan planlamaktadır. Arminius, Varus’a dostça davranarak onun güvenini kazanır. Roma lejyonlarını Germania içlerinde isyanı bastırmak için yönlendirir. Varus, Arminius’un rehberliğine güvenerek lejyonlarını Teutoburg Ormanı’na götürür. Ancak bu bir tuzaktır. Arminius, Germen kabilelerini bir araya getirerek Roma lejyonlarını ormanda pusuya düşürür. Dar ve bataklık arazi, Roma ordusunun düzenli savaş düzenini bozar. Üç gün süren çatışmalarda, Varus’un komutasındaki üç lejyon (yaklaşık 15.000-20.000 asker) tamamen yok edilir. Varus, yenilgiyi kabul edemeyerek intihar eder. Bu olay Roma’nın Germania’yı fethetme planlarını kalıcı olarak sekteye uğratır.
Biraz daha geriye gidip Helenlerin Anadolu topraklarından geçerek Babil'e gitme macerasına baktığımızda halkların tarihleriyle ilgili eşsiz bilgilere rastlarız. Küçük Kyros’un 401 yılında Kunaksa Savaşı’nda ölmesinin ardından, liderlerini kaybeden Yunan paralı askerler Pers topraklarının derinliklerinden ricat ederler. Persiadan Tsaphernes’in Helen komutanlara hilesi tarihte benzer şekilde liderlerin kandırılıp tuzağa düşürüldüğü olaylarla paralellik gösterir. Bu tür hikayeler genellikle güvenin kötüye kullanılması, diplomasi kisvesi altında ihanet ve liderlerin kaybıyla küçülen orduların zor duruma düşmesi etrafında şekillenir. Pers satrapı Tissaphernes, Yunan askerleriyle barış görüşmeleri yapmak için bir toplantı önerir. Yunan komutanlar, Tissaphernes’in niyetlerinden şüphelenmelerine rağmen görüşmelere katılmayı kabul ederler.
Kitap, 5. bölümde, Tissaphernes’in daveti üzerine Yunan komutanlardan Klearkhos, Proxenos, Menon, Agias ve Sokrates, Tissaphernes’in kampına gider. Tissaphernes, sözde dostane bir görüşme düzenlemiş gibi davranarak Yunanları kandırır. Toplantıda Klearkhos ve diğer generaller yakalanır, boğazlanırlar. Bu olay Yunan ordusunun lider kadrosunu kaybetmesine neden olur. Askerleri büyük bir kaos ve umutsuzluk içine sürükler. Hikaye Anabasis 2. Kitap V. Bölüm'de geçer.
***
İnsan kendi için yazmaz. Yazmak, her cümlenin kuruluşunda diğerini gözeten bir eylemdir. Ne var ki yabanın hışmına maruz kalmak her düşünürün kaderi. Eğer yazıyorsak bu başkalarının varlığını, eleştirisini kabul etmek demektir; yazının ruhu kendini anlatırken değil ötekiyle iletişime geçerken bedenlenir.
***
4 Ağustos 2025
Hangi işi yaparsak yapalım; eğer modern toplumu savunmak konusunda bir fikir beyan etme durumundaysak, karşı tarafta yer alanların görüşlerini bütünüyle onaylayarak reddetme pozisyonuna gelmemiz kaçınılmazdır. Demokratik temayülü kıvamlaştırırken arada savrulmamız da işin cabası.
Toplumun içindeki bariz hukuku tartışabiliyoruz ama görünmez yasaları, biyolojik ahlakın verili değerlerini, normları değiştiremiyoruz. Sorun temelinde kendinden kaynaklı eşitsizlikleri ifşa ederken bile hayatı oluşturan psikodinamikleri, sırdaş potansiyelleri gizlemekte maharetlidir. Şayet iyi ve kötü terazinin karşılıklı kefelerinde birbirlerini dengeleyecek konumda ve saf halde değillerse ayrı kefelerde birbirlerine karışmış halde eşit miktarda bulunan iyi kötüyü birbirlerinden nasıl ayırt edeceğiz?
***
Bugün diye adlandırdığımız kavram geçmişin bakiyesidir. Toplum sadece bireylerden değil yaşayan insanların çelişkilerinden, etkinliklerinden ve zincirleme ilişkilerinden oluşur. Kişilerin şahsi hikayelerine baktığımızda ülkede meydana gelen tüm değişimlerin tarihsel dökümünü görürüz.
***
Yok, maddi bir tanımdır; hiç, gayri maddi bir kavram.
***
Modern sanat zaten rejim eleştirisidir ancak "hakikat" bir metne ihtiyaç duyar, sistemi ve amacı eleştiriyorsa haklılık payı taşır. Eserin, -her insan gibi biricik, eşsiz olduğu için- doğru/yanlış, iyi/kötü düzlemde eleştirisi olmaz. Söylem/kavram tutarlı mı değil mi buna bakılır.
***
3 Ağustos 2025
Siyaset zamanın özüdür; onun bileşenlerini tamamlanmış bir oluşuma değil sürekli huzursuz ve sansasyonel bir gelişime, genişlemeye tabidir. Muhkimleri çakalların uluduğu sarp tepelerden, eşkiyaların kolgezdiği yollardan, karanlık mağaralardan çıkıp gelmişlerdir. Politik faaliyetin zihin daraltıcı duvarları vardır, kabloları birbirine dolanmış hantal bir telefon santrali gibi çalışır.
***
François Bernier (1625 -1688) Moğol sarayında hekimlik yapan Fransız gezgindir. Marx, doktorun anılarını okuduktan sonra Asya Tipi Üretim Tarzı'na önce mektuplarında yer vermiş sonra yazılarında konuyu geliştirmiş, düşüncelerini derinleştirmiştir.

Anadolu'da yaşayan kadim halklar konusunda bilinen en eski eser, milattan önce 431-355 yılları arasında yaşamış olan Ksenophon'un "Anabasis - On Binler'in Dönüşü" adlı biyografik anlatısıdır. Kardukhialılar/Kardukhlar - Bkz. Kabalcı/Çeviri: Oğuz Yarlıgaş s.259-297 ve Iskültür/Çeviri: Ari Çokona/s. 98-115 arası
İspanya ve Sicilya'da Arap egemenliğinde sanayinin serpilip gelişmesinin sırrı sulama kanallarının inşasıdır. Kapital1. Cilt s. 491 Dipnot 6'da "Hindistan'da birbirleriyle ilişkisiz küçük üretim organizmaları üzerindeki devlet iktidarının maddi temellerinden biri su kullanımının düzenlenmesidir" der. Doğu toplumlarında burjuvazinin oluşmamasını Marx toprağın devlet mülkiyetinde olmasına ve sulama kanallarıyla tarımın merkezi idare tarafından kontrol edilmesine bağlar. Anabasis, Onbinlerin Dönüşü, Ksenophon (Kabalcı, Oğuz Yarlıgaş çevirisi) s. 141'de Pers Hükümdarı'nın sulama kanalları üzerindeki kontrolünü iktidarın gücüyle ilişiklendirir. Marx 2 Haziran 1853 tarihli mektubunda "Doğunun tarihi neden dinler tarihi gibi görünür? dedikten sonra Moğol sarayında hekimlik yapmış olan Dr. François Bernier'den bahseder ve feodalizmi doğuran dinamiklerden apayrı bir üretim modeli olabileceği konusunda ilk cümlelerini yazar. Asya Tipi Üretim Tarzı konusundaki görüşleri Grundrisse'nin ilk cildinin sonunda yer alan Formen bölümündedir. Sencer Divitçioğlu'nun ATÜT fikirleri bir döneme damgasını vurur. Konuyu ilk defa Kemal Tahir'den duyduğunu söyleyen Sencer Divitçioğlu, 1966'da yayımlanan Asya Tipi Üretim Tarzı ve Azgelişmiş Ülkeler denemesini bir gecede yazdığını söyler. (s. 95) İmge Kitapevi'nden yayımlanan Soner Kavuncuoğlu'nun "Asya-Tipi Üretim Tarzı; Kavram Uygulama Örnekleri ve Türkiye "kitabı konuyla ilgili derli toplu bir kaynaktır.
***

Hegel, ölümünden yedi yıl önce 1824'te Viyana'ya tek kişilik faytonu ile yaptığı ziyarette o günlerde revaçta olan operaları izler. İlk defa sahnelenen "Rossini'nin Figaro'su"dediği Sevil Berberi'ni yüce bir kadirşinaslıkla selamlar, abartılı övgülerini dile getirir: Bu eserler ancak İtalyan gırtlağı ile seslendirilebilir, Almanlar bunu anlayamazlar. (bkz. Biyografi, s.512-514)
***
2 Ağustos 2025
İnsan çağının tanığı değil yaşadığı zamanın kurbanıdır.
Öznenin aradığı özgürlük kanatlanıp uçacağı bir boş alan değildir. Cennette iskan eden birey alegorisini zihninde canlandırmamalıdır. İnsan olanın tanımı bireyin üretici ve tüketici olduğu rejim aracılığıyla doğanın topyekun reddidir, akıl aracılığı ile doğal evrimin reddi ve yaşamın anlamının düğümüdür. Tevessül ettiği varoluşunun imhasının açık kodlu imkanıdır.
***
7 Ağustos 2025
Ne işe yarar bu ekonomistler?
Toplumsal yapının her katmanının ruhsal tercihlerini, iktisadi davranışlarını, verilen her kararın psikolojisini, sınıfların panodaki göreli yerini, kişilerin davranış modellerini, bireylerin eğilimlerini illaki ekonomik zorunluluklar ve üretim tarzı belirlenmez. Sistemin oyuklarında, kovuklarında yaşayan kalpazanları, sahtekarları, rantiyeleri rejime ekleyen liyakat araçlarını, satın alınmış beratlarını tedarik eden bir tezgah vardır. Para, tüm ilişkileri tasnifleyen büyülü ansiklopedinin bütün cüzlerinin sayfa başlığıdır. Maddesine hayat bağışlayan gölgesinin hareketleri seyircilerin figuranlar olduğu bir kukla tiyatrosununun gürültülü sahnesinde izlenir. Paranın edinilme yöntemleri, sermayenin biriktirilme hikayeleriyle kafkaesk bir tasvir yapılabilir. Ancak kendi başına özerk bir iktisadi problem yoktur. Bir toplumun iktisadi oluşumunu, kültürel varlığını, bilincini, yaratıcı zekasını onu teşkil eden bireylerin gelişmişliklerinden, sahip oldukları imkanlardan, kişisel biyografilerini sosyal tarihlerinden ayıramayız.
***
6 Ağustos 2025
Nedenler görülmeyip şeyler nedenlerin yerini aldığında ötelenen gerçek hedefin yerini siyaseten dile getirilen hamasetler, transandantal tarih ve mitoloji alır. Toplumsal hayat, insanın kendi hakkında verilen kararlara doğrudan katılımını engellediği için politikleşmiştir.
***
Tüm kuramların merkezinde insana inanç yer alır. Mantık her daim kendi lehine kararlar üretir. Eşitlik talebi zekaların eşitliği değildir. Araç ile imkanlar gücü elinden alınanlar karşısında kudret sınamasına dönüştüğünde kıyıda kalanlar ironinin yıkıcı gücünü sevinçli bir gösteriye dönüştürmenin hünerine başvururlar. Alay ise beceriden yoksun hünersizin silahıdır. Sistem eleştirisi yeni bir sistem inşa etmekten çok daha depresif bir eylemdir. Metafizik bir nedene bağlı olmayan materyalist bir görüş, idealizmden beslenmeyen bir realizm yoktur. Taraftarlarından feragat bekleyen her ideolojide materyalizm, metafizik ve idealizm bir arada bulunur. Özgürlük mutluluğun değil daha fazla huzursuzluğa ve acıya yelken açmanın talebidir; felsefenin amacı dünyayı değiştirmekten öte değişen dünyayı yorumlama bilincidir.
***
Yalanın talebini binbir çeşit kelime karşılayabilir ancak hakikat o kadar barizdir ki onun gerçeğini kendinden başka kimse seslendiremez.
***
Proletaryanın iktidarı ele aldığında yitirdiği özgürlük bir siyasi kazancın eseri gibi görünse de moral bir vaadin peşine takılan ekonomik bir rüşvetin sonucudur. Köle ahlakını kamuflajlamak, vekalet verilenlere devredilen özgürlüğün mefruç çaresizliğinin sonucudur.
***
Bizler kapitalist üretimin gelişmemesinin değil bu üretimin gelişimini tamamlamamış olmasının da sıkıntısını çekiyoruz. Modern kötülüklerin yanısıra geçmişin mirasıyla da eziliyoruz. Yalnız yaşayanlardan değil ölülerden de acı çekiyoruz.
Friedrich Engels,
28 Kasım 1820 - 5 Ağs.1895

***
Aralarında henüz bağ kurulmamış iki olgu arasında bir ilişki tesis edilmesi için birinin tesiriyle ötekinin müteessir olması gerekir.
Resim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu
***
5 Ağustos 2025
1985 yılının başında tanımıştım. Perim bu sabahın erken saatlerinde vefat etti. Ocak'tan beri hastalığı nüksetmişti. Doktorlar sigara içmemesini salık veriyorlardı. Birkaç yıldır Ege'nin en güzel güneşinin battığı ilçesi Mordoğan'da yaşıyordu. Geçen yıl Kasım'da bizi kartal yuvası evlerine davet ettiler, tüm yakınlarının masada olduğu o gün muhteşem bir sofra şöleni yaşadık. İzmir, 9 Eylül Üniversitesi Onkoloji Bölümü Yoğun Bakım Servisi'nde bir haftadır entübeydi. Murat saat 08.oo'de telefonda "cenazeyi teslim alıyoruz, morgdayız" dedi. İki güzel evladı, eşi, kardeşleri, yeğenleri ve dostları; tüm sevenleri yastayız.
***
Toplumsal Hayat, insanın kendi hakkında verilen kararlara doğrudan katılımını engellediği için politikleşmiştir.
***
Farklı tarih ve coğrafyalarda geçen tuzak ve ihanet öyküleri pek çok bakımdan birbirlerine benzerler.
1693 baharında İngilizler, barış konferansı bahanesiyle davet ettikleri Powhatanların önderlerinden 200 kişiyi ve Pamunkey'in reislerini zehirli şarapla öldürür kalan 50 kişiyi de fiziki saldırıyla katlederler..
http://tr.wikipedia.org/wiki/ABD_K%C4%B1z%C4%B1lderili_katliamlar%C4%B1
26 Kasım 1920 tarihinde Bolşevik lider Lev Troçki'nin emriyle, Mahnovist heyetin komutanları Kızıl Ordu ile görüşme yapmak için çarpışmaların geçtiği bir köydeki büyük bir eve davet edilirler. Ancak bu bir tuzaktır; heyet üyeleri kızıl askerler tarafından öldürülürler. Ardından Kızıl Ordu, Mahno'nun Hulyaipole'deki karargahına hücum eder. Bu olay, Mahnovist direnişin kırılmasında bir eşik olur.
Buna benzer bir tarihi hikaye, Roma tarihindeki Teutoburg Ormanı Savaşı (M.S. 9) sırasında yaşanan Arminius’un ihanetidir. Roma İmparatorluğu, Germania’yı kontrol altına almak için çaba sarf ediyordu. Publius Quinctilius Varus, Roma’nın Germania’daki valisidir; üç lejyonla bölgede düzeni sağlamaya çalışır. Arminius, Cherusci kabilesinin lideridir, Roma’ya bağlı yardımcı birlik komutanı olarak yetiştirilmiştir. Ancak gizlice Romalılara karşı bir isyan planlamaktadır. Arminius, Varus’a dostça davranarak onun güvenini kazanır. Roma lejyonlarını Germania içlerinde isyanı bastırmak için yönlendirir. Varus, Arminius’un rehberliğine güvenerek lejyonlarını Teutoburg Ormanı’na götürür. Ancak bu bir tuzaktır. Arminius, Germen kabilelerini bir araya getirerek Roma lejyonlarını ormanda pusuya düşürür. Dar ve bataklık arazi, Roma ordusunun düzenli savaş düzenini bozar. Üç gün süren çatışmalarda, Varus’un komutasındaki üç lejyon (yaklaşık 15.000-20.000 asker) tamamen yok edilir. Varus, yenilgiyi kabul edemeyerek intihar eder. Bu olay Roma’nın Germania’yı fethetme planlarını kalıcı olarak sekteye uğratır.
Biraz daha geriye gidip Helenlerin Anadolu topraklarından geçerek Babil'e gitme macerasına baktığımızda halkların tarihleriyle ilgili eşsiz bilgilere rastlarız. Küçük Kyros’un 401 yılında Kunaksa Savaşı’nda ölmesinin ardından, liderlerini kaybeden Yunan paralı askerler Pers topraklarının derinliklerinden ricat ederler. Persiadan Tsaphernes’in Helen komutanlara hilesi tarihte benzer şekilde liderlerin kandırılıp tuzağa düşürüldüğü olaylarla paralellik gösterir. Bu tür hikayeler genellikle güvenin kötüye kullanılması, diplomasi kisvesi altında ihanet ve liderlerin kaybıyla küçülen orduların zor duruma düşmesi etrafında şekillenir. Pers satrapı Tissaphernes, Yunan askerleriyle barış görüşmeleri yapmak için bir toplantı önerir. Yunan komutanlar, Tissaphernes’in niyetlerinden şüphelenmelerine rağmen görüşmelere katılmayı kabul ederler.
Kitap, 5. bölümde, Tissaphernes’in daveti üzerine Yunan komutanlardan Klearkhos, Proxenos, Menon, Agias ve Sokrates, Tissaphernes’in kampına gider. Tissaphernes, sözde dostane bir görüşme düzenlemiş gibi davranarak Yunanları kandırır. Toplantıda Klearkhos ve diğer generaller yakalanır, boğazlanırlar. Bu olay Yunan ordusunun lider kadrosunu kaybetmesine neden olur. Askerleri büyük bir kaos ve umutsuzluk içine sürükler. Hikaye Anabasis 2. Kitap V. Bölüm'de geçer.
***
İnsan kendi için yazmaz. Yazmak, her cümlenin kuruluşunda diğerini gözeten bir eylemdir. Ne var ki yabanın hışmına maruz kalmak her düşünürün kaderi. Eğer yazıyorsak bu başkalarının varlığını, eleştirisini kabul etmek demektir; yazının ruhu kendini anlatırken değil ötekiyle iletişime geçerken bedenlenir.
***
4 Ağustos 2025
Hangi işi yaparsak yapalım; eğer modern toplumu savunmak konusunda bir fikir beyan etme durumundaysak, karşı tarafta yer alanların görüşlerini bütünüyle onaylayarak reddetme pozisyonuna gelmemiz kaçınılmazdır. Demokratik temayülü kıvamlaştırırken arada savrulmamız da işin cabası.
Toplumun içindeki bariz hukuku tartışabiliyoruz ama görünmez yasaları, biyolojik ahlakın verili değerlerini, normları değiştiremiyoruz. Sorun temelinde kendinden kaynaklı eşitsizlikleri ifşa ederken bile hayatı oluşturan psikodinamikleri, sırdaş potansiyelleri gizlemekte maharetlidir. Şayet iyi ve kötü terazinin karşılıklı kefelerinde birbirlerini dengeleyecek konumda ve saf halde değillerse ayrı kefelerde birbirlerine karışmış halde eşit miktarda bulunan iyi kötüyü birbirlerinden nasıl ayırt edeceğiz?
***
Bugün diye adlandırdığımız kavram geçmişin bakiyesidir. Toplum sadece bireylerden değil yaşayan insanların çelişkilerinden, etkinliklerinden ve zincirleme ilişkilerinden oluşur. Kişilerin şahsi hikayelerine baktığımızda ülkede meydana gelen tüm değişimlerin tarihsel dökümünü görürüz.
***
Yok, maddi bir tanımdır; hiç, gayri maddi bir kavram.
***
Modern sanat zaten rejim eleştirisidir ancak "hakikat" bir metne ihtiyaç duyar, sistemi ve amacı eleştiriyorsa haklılık payı taşır. Eserin, -her insan gibi biricik, eşsiz olduğu için- doğru/yanlış, iyi/kötü düzlemde eleştirisi olmaz. Söylem/kavram tutarlı mı değil mi buna bakılır.
***
3 Ağustos 2025
Siyaset zamanın özüdür; onun bileşenlerini tamamlanmış bir oluşuma değil sürekli huzursuz ve sansasyonel bir gelişime, genişlemeye tabidir. Muhkimleri çakalların uluduğu sarp tepelerden, eşkiyaların kolgezdiği yollardan, karanlık mağaralardan çıkıp gelmişlerdir. Politik faaliyetin zihin daraltıcı duvarları vardır, kabloları birbirine dolanmış hantal bir telefon santrali gibi çalışır.
***
François Bernier (1625 -1688) Moğol sarayında hekimlik yapan Fransız gezgindir. Marx, doktorun anılarını okuduktan sonra Asya Tipi Üretim Tarzı'na önce mektuplarında yer vermiş sonra yazılarında konuyu geliştirmiş, düşüncelerini derinleştirmiştir.
Anadolu'da yaşayan kadim halklar konusunda bilinen en eski eser, milattan önce 431-355 yılları arasında yaşamış olan Ksenophon'un "Anabasis - On Binler'in Dönüşü" adlı biyografik anlatısıdır. Kardukhialılar/Kardukhlar - Bkz. Kabalcı/Çeviri: Oğuz Yarlıgaş s.259-297 ve Iskültür/Çeviri: Ari Çokona/s. 98-115 arası
İspanya ve Sicilya'da Arap egemenliğinde sanayinin serpilip gelişmesinin sırrı sulama kanallarının inşasıdır. Kapital1. Cilt s. 491 Dipnot 6'da "Hindistan'da birbirleriyle ilişkisiz küçük üretim organizmaları üzerindeki devlet iktidarının maddi temellerinden biri su kullanımının düzenlenmesidir" der. Doğu toplumlarında burjuvazinin oluşmamasını Marx toprağın devlet mülkiyetinde olmasına ve sulama kanallarıyla tarımın merkezi idare tarafından kontrol edilmesine bağlar. Anabasis, Onbinlerin Dönüşü, Ksenophon (Kabalcı, Oğuz Yarlıgaş çevirisi) s. 141'de Pers Hükümdarı'nın sulama kanalları üzerindeki kontrolünü iktidarın gücüyle ilişiklendirir. Marx 2 Haziran 1853 tarihli mektubunda "Doğunun tarihi neden dinler tarihi gibi görünür? dedikten sonra Moğol sarayında hekimlik yapmış olan Dr. François Bernier'den bahseder ve feodalizmi doğuran dinamiklerden apayrı bir üretim modeli olabileceği konusunda ilk cümlelerini yazar. Asya Tipi Üretim Tarzı konusundaki görüşleri Grundrisse'nin ilk cildinin sonunda yer alan Formen bölümündedir. Sencer Divitçioğlu'nun ATÜT fikirleri bir döneme damgasını vurur. Konuyu ilk defa Kemal Tahir'den duyduğunu söyleyen Sencer Divitçioğlu, 1966'da yayımlanan Asya Tipi Üretim Tarzı ve Azgelişmiş Ülkeler denemesini bir gecede yazdığını söyler. (s. 95) İmge Kitapevi'nden yayımlanan Soner Kavuncuoğlu'nun "Asya-Tipi Üretim Tarzı; Kavram Uygulama Örnekleri ve Türkiye "kitabı konuyla ilgili derli toplu bir kaynaktır.
***
Hegel, ölümünden yedi yıl önce 1824'te Viyana'ya tek kişilik faytonu ile yaptığı ziyarette o günlerde revaçta olan operaları izler. İlk defa sahnelenen "Rossini'nin Figaro'su"dediği Sevil Berberi'ni yüce bir kadirşinaslıkla selamlar, abartılı övgülerini dile getirir: Bu eserler ancak İtalyan gırtlağı ile seslendirilebilir, Almanlar bunu anlayamazlar. (bkz. Biyografi, s.512-514)
***
2 Ağustos 2025
İnsan çağının tanığı değil yaşadığı zamanın kurbanıdır.
***
Bulunduğumuz habitusta sadece istisnalar, ikilemler/ antinomiler, karşıtlıklar da birer kuraldır. Şefkatsiz toplumda dostsuz-düşmansız, konsilide olunmadan mutabakatsız, saf birey olarak yaşamak mümkün mü?
***
İnsan bilgiyi güce, gücü yasaya dönüştürebilen canlı türüdür. Kanun, gücün mevzuatını tanzim eder. Tüm dünyada siyasi irade için hukuk, daima fiili durumu yasallaştırma çırpınışlarıdır. Belireni değil belirliliği tanımlar, kudretlinin durumunu ve hazır olanı imtiyazlandırır. Yasaklama, zorunlu polarizasyona uğrayan bireyin hukukun dışına sürülmesinden ziyade yasanın öfkeli ve tahditkar bakışının üzerine sabitlendiği bir yaşamdır. Hukuk aşkın bir istisnai hâl ile karşılaştığında kendi fikrini ya da düzenini aşan bu hali kapsamına alarak yasal sınırlarını yeniden çizer. Bu anlamda muktedirin sahip olduğu beden (corpus) sürekli büyüyerek bir yutan olmak zorundadır.
***
Suça denk gelen bir hakkaniyetten söz edeceksek yasada sınırı tanımlayacak bir normu belirlememiz gerekir.
***
1 Ağustos 2025
.jpg)
Marx, 1848-1849 yıllarında yayımlanan Neue Rheinische Zeitung'daki bir makalesinde "Bir devrimi takip eden her geçici düzen, aktif bir diktatörlüğü gerektirir" der. (Bkz. HM, s. 315)
***
Kötülük olduğu için iyilik, gökyüzü olduğu için yeryüzü, sağlık olduğu için hastalık, gençlik olduğu için yaşlılık, düşmanlık olduğu için dostluk, zenginlik olduğu için fakirlik, burjuvazi olduğu için proletarya vardır. Çok değil birdir eksik olan. Tekil sıfatlar, tek kutupluluk hayatın diyalektiğine aykırıdır.
***
Kader çizgisinin olmadığı sosyal medyada her yazı bir diğer yazının alternatifidir; fikir beyan etmek için dile getirilen her bir neden diğer nedenin nedenidir, her yazar bir diğer yazarın yedeğidir. Uçucu kültür, kalıcı bağlar kuramaz.
***
Toplum logaritmasında tatmin edilmeyen isteklerden doğan mutsuzluk öznenin kaderi değil ontolojisidir.
***
Değişim iç nedenlerle değil dışarıdan dayatılan gerçeklerle, diyalektik gerekçelerle ortaya çıkar.
***

Nietzsche, 15 Temmuz 1881'de geldiği Sils Maria'daki evin üst katında Ekim 81'e kadar kalır. Spinoza'yı ilk defa bu evde okur ve defterine şöyle yazar: Kesinlikle afallamış durumdayım, aklım başımdan gitti. Bir selefim varmış. Spinoza'yı hiç bilmiyordum. Kendimi onun öğretisi içinde keşfettim. Heyecanını 30 Temmuz 1881 tarihinde dostu Franz Overbeck'e yazdığı mektupta şöyle tarif eder: Bütünüyle şaşkın, bütünüyle büyülenmiş bir durumdayım. Spinoza'yı bilmiyordum. Bu sıradışı düşünürde kendimi görüyorum.
***
BJK @Besiktas Futbol Takımı kalecileri, kronolojik:
Resul, Şair Kazım, Doktor Mehmet (1910 - 1920)
Hüsnü Savman, (1930 - 1940)
Eşref Bilgiç, (1940'lar)
Ergün İstemi Aker, (1940 -1950'ler)
Necmi Mutlu, (1958 - 1966)
Varol Ürkmez, (1958 - 1959)
Özcan Arkoç, (1962 - 1963)
Cavit Gökalp, (1960 - 1961)
Sabri Dino, (1964 - 1974)
Burak Akkök (1972 - 1973)
Aydın Samancılar, (1971 - 1972)
Şükrü Ulaş, (1970 - 1971)
Mustafa Güngören, (1974 - 1975)
Mete Bozkurt, (1974 - 1976)
Rasim Kara, (1976 - 1980)
Mustafa Özbey l, (1979 - 1980)
Adem İbrahimoğlu, (1980 - 1985)
Zafer Öğer, (1983 - 1994)
Rade Zalad, (1987 - 1988)
Milos Jurkovic, (1986 - 1987)
Engin İpekoğlu, (1989 - 1991)
Metin Akçevre, (1989 - 1992)
Jaroslaw Bako, (1991 - 1992)
Şener Kurtulmuş, (1993 - 1995)
Raimond Aumann, (1994 - 1995)
Fevzi Tuncay, (1995 - 2001)
Hakan Çalışkan, (1998 - 1999)
Ekrem Köse, (1998 - 1999)
Marjan Mrmic, (1996 - 1998)
Ike Shorunmu, (1999 - 2001)
Thomas Myhre, (2001 - 2002)
Mattias Asper, (2001 - 2002)
Peter Kjaer, (2001 - 2002)
Göksel Gencer, (2002 - 2003)
Óscar Córdoba, (2002 - 2007)
Ramazan Kurşunlu, (2003 - 2005)
Murat Şahin, (2004 - 2006)
Erdem Köse, (2006 - 2007)
Vedran Runje, (2006 - 2007)
Rüştü Reçber, (2007 - 2012)
Hakan Arıkan, (2007 - 2011)
Korcan Çelikay, (2009 - 2010)
Cenk Gönen, (2010 - 2015)
Allan McGregor, (2012 - 2013)
Tolga Zengin, (2013 - 2019)
Günay Güvenç, (2013 - 2016)
Denys Boyko, (2015 - 2016)
Fabri Ramirez, (2016 - 2018)
Loris Karius, (2018 - 2020)
Utku Yuvakuran, (2018 - 2020)
Ersin Destanoğlu, (2019- 2025)
Emre Bilgin, (2021 - 2023)
Mert Günok, (2021 - 2025)
***
SSCB Liderleri ve Politbüro Üyeleri (1922-1991)
1/ Vladimir Lenin (1917-1924, Genel Sekreter: 1922-1924)Görev Süresi: 1922-1924 (Ekim Devrimi’nden itibaren fiili lider, 1922’de Genel Sekreter unvanı aldı)
Kuruluş ve Dönem: Lenin, 1917 Ekim Devrimi ile Bolşeviklerin lideri olarak iktidarı ele almış ve 1922’de SSCB’nin resmen kurulmasını sağlamıştır. 1922-1924 arasında Genel Sekreter olarak görev yaptı, ancak 1923’ten itibaren sağlık sorunları nedeniyle aktif liderliği azaldı.
Politbüro Üyeleri (1922-1924):1922’de Politbüro: Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Lev Troçki, Lev Kamenev, Grigori Zinovyev, Nikolay Buharin, Aleksey Rikov, Mihail Tomski.
Lenin’in hastalığı nedeniyle 1923-1924’te Stalin’in etkisi artmaya başladı. Politbüro’da bu dönemde önemli değişiklikler olmadı, ancak Stalin, organizasyonel kontrolü ele geçirdi.
2/ Joseph Stalin (1924-1953, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1924-1953 (1922’den itibaren Genel Sekreter, Lenin’in ölümüyle fiili lider)
Dönem: Stalin, Lenin’in 1924’teki ölümünden sonra liderliği devraldı. 1930’larda mutlak güce ulaştı ve 1941-1953 arasında Halk Komiserleri Konseyi Başkanı (Başbakan) olarak da görev yaptı.
Politbüro Üyeleri:
1924: Stalin, Kamenev, Zinovyev, Troçki, Buharin, Rikov, Tomski.
1930: Stalin, Vyaçeslav Molotov, Kliment Voroşilov, Lazar Kaganoviç, Sergey Kirov, Stanislav Kosior, Grigoriy Ordzhonikidze.
1938 (Büyük Tasfiye sonrası): Stalin, Molotov, Voroşilov, Kaganoviç, Andrey Andreyev, Nikita Kruşçev, Anastas Mikoyan.
1952 (Stalin’in son yılları): Stalin, Georgi Malenkov, Lavrenti Beriya, Molotov, Voroşilov, Kaganoviç, Mikoyan, Kruşçev, Nikolay Bulganin.
3/ Georgi Malenkov (1953, Geçici Lider) Görev Süresi: Mart 1953 - Eylül 1953 (Stalin’in ölümü sonrası kısa süre liderlik yaptı)
Dönem: Stalin’in 5 Mart 1953’teki ölümü sonrası Malenkov, Halk Komiserleri Konseyi Başkanı olarak kısa süre liderlik yaptı, ancak Kruşçev tarafından hızla gölgede bırakıldı.
Politbüro Üyeleri (1953):Malenkov, Beriya, Molotov, Voroşilov, Kruşçev, Bulganin, Kaganoviç, Mikoyan, Maksim Saburov, Mihail Pervuhin.
Beriya, 1953’te idam edildi ve Politbüro’dan çıkarıldı.
4/ Nikita Kruşçev (1953-1964, Genel Sekreter)Görev Süresi: 1953-1964
Dönem: Kruşçev, 1953’te Genel Sekreter oldu ve 1958-1964 arasında Bakanlar Konseyi Başkanı olarak da görev yaptı. Stalin’in politikalarını eleştiren “destalinizasyon” sürecini başlattı.
Politbüro Üyeleri (Seçili Yıllar):1956: Kruşçev, Malenkov, Molotov, Voroşilov, Bulganin, Kaganoviç, Mikoyan, Saburov, Pervuhin.
1960: Kruşçev, Leonid Brejnev, Aleksey Kosigin, Frol Kozlov, Mikoyan, Mihail Suslov, Yekaterina Furtseva.
1964: Kruşçev, Brejnev, Kosigin, Suslov, Mikoyan, Nikolay Podgorni, Dmitri Polyanski.5. Leonid Brejnev (1964-1982, Genel Sekreter)Görev Süresi: 1964-1982
Dönem: Brejnev, Kruşçev’in 1964’te devrilmesiyle lider oldu. 1977-1982 arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı olarak da görev yaptı.
5/ 1966: Brejnev, Kosigin, Suslov, Podgorni, Mikoyan, Andrey Kirilenko, Aleksandr Şelepin.
6/ 1977: Brejnev, Kosigin, Suslov, Kirilenko, Yuri Andropov, Konstantin Çernenko, Dmitri Ustinov, Viktor Grishin.
7/ 1982: Brejnev, Andropov, Çernenko, Ustinov, Suslov (1982’de öldü), Kirilenko, Nikolay Tihonov.
8/ Yuri Andropov (1982-1984, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1982-1984
Dönem: Brejnev’in 1982’deki ölümü sonrası Genel Sekreter oldu. Kısa süren liderliği, sağlık sorunları nedeniyle sınırlı kaldı.
9/ 1983 Andropov, Çernenko, Tihonov, Ustinov, Mikhail Gorbaçov, Grishin, Aliyev, Vladimir Şçerbinski.
10/ Konstantin Çernenko (1984-1985, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1984-1985
Andropov’un 1984’teki ölümü sonrası lider oldu. Kısa süren liderliği muhafazakâr politikalarla geçti.
Politbüro Üyeleri (1984):Çernenko, Gorbaçov, Tihonov, Ustinov, Grishin, Aliyev, Şçerbinski, Eduard Şevardnadze.
11/ Mihail Gorbaçov (1985-1991, Genel Sekreter ve Devlet Başkanı) Görev Süresi: 1985-1991 (Genel Sekreter), 1988-1991 (Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı ve Devlet Başkanı)
Dönem: Gorbaçov, Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) reformlarıyla tanındı. 1990’da Devlet Başkanı makamı oluşturuldu ve Gorbaçov bu görevi üstlendi. SSCB’nin dağılmasıyla liderliği sona erdi.
Gorbaçov dönemi Politbüro Üyeleri
1986: Gorbaçov, Tihonov, Şevardnadze, Aliyev, Şçerbinski, Lev Zaykov, Viktor Çebrikov.
1989: Gorbaçov, Şevardnadze, Aleksandr Yakovlev, Vadim Medvedev, Nikolay Slyunkov, Viktor Nikonov.
1991: Gorbaçov, Vladimir İvaşko, Gennadi Yanayev (1991 darbe girişimi lideri), Valentin Pavlov
***
Emin Çetin: Yazışma adresi emincetin.okur@gmail.com
Bulunduğumuz habitusta sadece istisnalar, ikilemler/ antinomiler, karşıtlıklar da birer kuraldır. Şefkatsiz toplumda dostsuz-düşmansız, konsilide olunmadan mutabakatsız, saf birey olarak yaşamak mümkün mü?
***
İnsan bilgiyi güce, gücü yasaya dönüştürebilen canlı türüdür. Kanun, gücün mevzuatını tanzim eder. Tüm dünyada siyasi irade için hukuk, daima fiili durumu yasallaştırma çırpınışlarıdır. Belireni değil belirliliği tanımlar, kudretlinin durumunu ve hazır olanı imtiyazlandırır. Yasaklama, zorunlu polarizasyona uğrayan bireyin hukukun dışına sürülmesinden ziyade yasanın öfkeli ve tahditkar bakışının üzerine sabitlendiği bir yaşamdır. Hukuk aşkın bir istisnai hâl ile karşılaştığında kendi fikrini ya da düzenini aşan bu hali kapsamına alarak yasal sınırlarını yeniden çizer. Bu anlamda muktedirin sahip olduğu beden (corpus) sürekli büyüyerek bir yutan olmak zorundadır.
***
Suça denk gelen bir hakkaniyetten söz edeceksek yasada sınırı tanımlayacak bir normu belirlememiz gerekir.
***
1 Ağustos 2025
.jpg)
Marx, 1848-1849 yıllarında yayımlanan Neue Rheinische Zeitung'daki bir makalesinde "Bir devrimi takip eden her geçici düzen, aktif bir diktatörlüğü gerektirir" der. (Bkz. HM, s. 315)
***
Kötülük olduğu için iyilik, gökyüzü olduğu için yeryüzü, sağlık olduğu için hastalık, gençlik olduğu için yaşlılık, düşmanlık olduğu için dostluk, zenginlik olduğu için fakirlik, burjuvazi olduğu için proletarya vardır. Çok değil birdir eksik olan. Tekil sıfatlar, tek kutupluluk hayatın diyalektiğine aykırıdır.
***
Kader çizgisinin olmadığı sosyal medyada her yazı bir diğer yazının alternatifidir; fikir beyan etmek için dile getirilen her bir neden diğer nedenin nedenidir, her yazar bir diğer yazarın yedeğidir. Uçucu kültür, kalıcı bağlar kuramaz.
***
Toplum logaritmasında tatmin edilmeyen isteklerden doğan mutsuzluk öznenin kaderi değil ontolojisidir.
***
Değişim iç nedenlerle değil dışarıdan dayatılan gerçeklerle, diyalektik gerekçelerle ortaya çıkar.
***
Nietzsche, 15 Temmuz 1881'de geldiği Sils Maria'daki evin üst katında Ekim 81'e kadar kalır. Spinoza'yı ilk defa bu evde okur ve defterine şöyle yazar: Kesinlikle afallamış durumdayım, aklım başımdan gitti. Bir selefim varmış. Spinoza'yı hiç bilmiyordum. Kendimi onun öğretisi içinde keşfettim. Heyecanını 30 Temmuz 1881 tarihinde dostu Franz Overbeck'e yazdığı mektupta şöyle tarif eder: Bütünüyle şaşkın, bütünüyle büyülenmiş bir durumdayım. Spinoza'yı bilmiyordum. Bu sıradışı düşünürde kendimi görüyorum.
***
BJK @Besiktas Futbol Takımı kalecileri, kronolojik:
Resul, Şair Kazım, Doktor Mehmet (1910 - 1920)
Hüsnü Savman, (1930 - 1940)
Eşref Bilgiç, (1940'lar)
Ergün İstemi Aker, (1940 -1950'ler)
Necmi Mutlu, (1958 - 1966)
Varol Ürkmez, (1958 - 1959)
Özcan Arkoç, (1962 - 1963)
Cavit Gökalp, (1960 - 1961)
Sabri Dino, (1964 - 1974)
Burak Akkök (1972 - 1973)
Aydın Samancılar, (1971 - 1972)
Şükrü Ulaş, (1970 - 1971)
Mustafa Güngören, (1974 - 1975)
Mete Bozkurt, (1974 - 1976)
Rasim Kara, (1976 - 1980)
Mustafa Özbey l, (1979 - 1980)
Adem İbrahimoğlu, (1980 - 1985)
Zafer Öğer, (1983 - 1994)
Rade Zalad, (1987 - 1988)
Milos Jurkovic, (1986 - 1987)
Engin İpekoğlu, (1989 - 1991)
Metin Akçevre, (1989 - 1992)
Jaroslaw Bako, (1991 - 1992)
Şener Kurtulmuş, (1993 - 1995)
Raimond Aumann, (1994 - 1995)
Fevzi Tuncay, (1995 - 2001)
Hakan Çalışkan, (1998 - 1999)
Ekrem Köse, (1998 - 1999)
Marjan Mrmic, (1996 - 1998)
Ike Shorunmu, (1999 - 2001)
Thomas Myhre, (2001 - 2002)
Mattias Asper, (2001 - 2002)
Peter Kjaer, (2001 - 2002)
Göksel Gencer, (2002 - 2003)
Óscar Córdoba, (2002 - 2007)
Ramazan Kurşunlu, (2003 - 2005)
Murat Şahin, (2004 - 2006)
Erdem Köse, (2006 - 2007)
Vedran Runje, (2006 - 2007)
Rüştü Reçber, (2007 - 2012)
Hakan Arıkan, (2007 - 2011)
Korcan Çelikay, (2009 - 2010)
Cenk Gönen, (2010 - 2015)
Allan McGregor, (2012 - 2013)
Tolga Zengin, (2013 - 2019)
Günay Güvenç, (2013 - 2016)
Denys Boyko, (2015 - 2016)
Fabri Ramirez, (2016 - 2018)
Loris Karius, (2018 - 2020)
Utku Yuvakuran, (2018 - 2020)
Ersin Destanoğlu, (2019- 2025)
Emre Bilgin, (2021 - 2023)
Mert Günok, (2021 - 2025)
***
SSCB Liderleri ve Politbüro Üyeleri (1922-1991)
1/ Vladimir Lenin (1917-1924, Genel Sekreter: 1922-1924)Görev Süresi: 1922-1924 (Ekim Devrimi’nden itibaren fiili lider, 1922’de Genel Sekreter unvanı aldı)
Kuruluş ve Dönem: Lenin, 1917 Ekim Devrimi ile Bolşeviklerin lideri olarak iktidarı ele almış ve 1922’de SSCB’nin resmen kurulmasını sağlamıştır. 1922-1924 arasında Genel Sekreter olarak görev yaptı, ancak 1923’ten itibaren sağlık sorunları nedeniyle aktif liderliği azaldı.
Politbüro Üyeleri (1922-1924):1922’de Politbüro: Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Lev Troçki, Lev Kamenev, Grigori Zinovyev, Nikolay Buharin, Aleksey Rikov, Mihail Tomski.
Lenin’in hastalığı nedeniyle 1923-1924’te Stalin’in etkisi artmaya başladı. Politbüro’da bu dönemde önemli değişiklikler olmadı, ancak Stalin, organizasyonel kontrolü ele geçirdi.
2/ Joseph Stalin (1924-1953, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1924-1953 (1922’den itibaren Genel Sekreter, Lenin’in ölümüyle fiili lider)
Dönem: Stalin, Lenin’in 1924’teki ölümünden sonra liderliği devraldı. 1930’larda mutlak güce ulaştı ve 1941-1953 arasında Halk Komiserleri Konseyi Başkanı (Başbakan) olarak da görev yaptı.
Politbüro Üyeleri:
1924: Stalin, Kamenev, Zinovyev, Troçki, Buharin, Rikov, Tomski.
1930: Stalin, Vyaçeslav Molotov, Kliment Voroşilov, Lazar Kaganoviç, Sergey Kirov, Stanislav Kosior, Grigoriy Ordzhonikidze.
1938 (Büyük Tasfiye sonrası): Stalin, Molotov, Voroşilov, Kaganoviç, Andrey Andreyev, Nikita Kruşçev, Anastas Mikoyan.
1952 (Stalin’in son yılları): Stalin, Georgi Malenkov, Lavrenti Beriya, Molotov, Voroşilov, Kaganoviç, Mikoyan, Kruşçev, Nikolay Bulganin.
3/ Georgi Malenkov (1953, Geçici Lider) Görev Süresi: Mart 1953 - Eylül 1953 (Stalin’in ölümü sonrası kısa süre liderlik yaptı)
Dönem: Stalin’in 5 Mart 1953’teki ölümü sonrası Malenkov, Halk Komiserleri Konseyi Başkanı olarak kısa süre liderlik yaptı, ancak Kruşçev tarafından hızla gölgede bırakıldı.
Politbüro Üyeleri (1953):Malenkov, Beriya, Molotov, Voroşilov, Kruşçev, Bulganin, Kaganoviç, Mikoyan, Maksim Saburov, Mihail Pervuhin.
Beriya, 1953’te idam edildi ve Politbüro’dan çıkarıldı.
4/ Nikita Kruşçev (1953-1964, Genel Sekreter)Görev Süresi: 1953-1964
Dönem: Kruşçev, 1953’te Genel Sekreter oldu ve 1958-1964 arasında Bakanlar Konseyi Başkanı olarak da görev yaptı. Stalin’in politikalarını eleştiren “destalinizasyon” sürecini başlattı.
Politbüro Üyeleri (Seçili Yıllar):1956: Kruşçev, Malenkov, Molotov, Voroşilov, Bulganin, Kaganoviç, Mikoyan, Saburov, Pervuhin.
1960: Kruşçev, Leonid Brejnev, Aleksey Kosigin, Frol Kozlov, Mikoyan, Mihail Suslov, Yekaterina Furtseva.
1964: Kruşçev, Brejnev, Kosigin, Suslov, Mikoyan, Nikolay Podgorni, Dmitri Polyanski.5. Leonid Brejnev (1964-1982, Genel Sekreter)Görev Süresi: 1964-1982
Dönem: Brejnev, Kruşçev’in 1964’te devrilmesiyle lider oldu. 1977-1982 arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı olarak da görev yaptı.
5/ 1966: Brejnev, Kosigin, Suslov, Podgorni, Mikoyan, Andrey Kirilenko, Aleksandr Şelepin.
6/ 1977: Brejnev, Kosigin, Suslov, Kirilenko, Yuri Andropov, Konstantin Çernenko, Dmitri Ustinov, Viktor Grishin.
7/ 1982: Brejnev, Andropov, Çernenko, Ustinov, Suslov (1982’de öldü), Kirilenko, Nikolay Tihonov.
8/ Yuri Andropov (1982-1984, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1982-1984
Dönem: Brejnev’in 1982’deki ölümü sonrası Genel Sekreter oldu. Kısa süren liderliği, sağlık sorunları nedeniyle sınırlı kaldı.
9/ 1983 Andropov, Çernenko, Tihonov, Ustinov, Mikhail Gorbaçov, Grishin, Aliyev, Vladimir Şçerbinski.
10/ Konstantin Çernenko (1984-1985, Genel Sekreter) Görev Süresi: 1984-1985
Andropov’un 1984’teki ölümü sonrası lider oldu. Kısa süren liderliği muhafazakâr politikalarla geçti.
Politbüro Üyeleri (1984):Çernenko, Gorbaçov, Tihonov, Ustinov, Grishin, Aliyev, Şçerbinski, Eduard Şevardnadze.
11/ Mihail Gorbaçov (1985-1991, Genel Sekreter ve Devlet Başkanı) Görev Süresi: 1985-1991 (Genel Sekreter), 1988-1991 (Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı ve Devlet Başkanı)
Dönem: Gorbaçov, Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) reformlarıyla tanındı. 1990’da Devlet Başkanı makamı oluşturuldu ve Gorbaçov bu görevi üstlendi. SSCB’nin dağılmasıyla liderliği sona erdi.
Gorbaçov dönemi Politbüro Üyeleri
1986: Gorbaçov, Tihonov, Şevardnadze, Aliyev, Şçerbinski, Lev Zaykov, Viktor Çebrikov.
1989: Gorbaçov, Şevardnadze, Aleksandr Yakovlev, Vadim Medvedev, Nikolay Slyunkov, Viktor Nikonov.
1991: Gorbaçov, Vladimir İvaşko, Gennadi Yanayev (1991 darbe girişimi lideri), Valentin Pavlov
***
Emin Çetin: Yazışma adresi emincetin.okur@gmail.com